Başbakan Tayyip Erdoğan, Türk dış politikasının sınırlarını genişletti. Âzamîye çıkardı. Bütün kıt'alara dağılmış 200 devletin hepsiyle ilgileniyor. Cumhurbaşkanı Gül, ondan aşağı kalmıyor. Bu cihanşümul dış politika îcabı sayın Erdoğan, AB ile Afrika devletlerinin ortak zirve toplantısına katıldı. Ne AB üyesi, ne Afrika devleti olmadığımız için, ancak müşâhid (gözlemci) sıfatıyla iştirak ettik. Toplantı, Portekiz'in Atlantik üzerinde, Avrupa'nın en batısında yer alan başkenti Lizbon'da yapıldı. Başbakanımız, hem Avrupalı, hem Afrikalı pek çok hükûmet ve devlet başkanıyla görüştü. Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2 yıllık üyeliğini şimdiden sağlama bağladı. En yakın dostu Deveciyan'ın telkiniyle Türkiye'yi AB dışında bırakmak için türlü çeşitli düzenlere girişen Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy ile başbakanımız, dostça konuştu. Fransa ile ilişkilerimizin kökleri o derecede tarihin derinliklerine inmiştir ki, Sarkozy bile koparamaz. Erdoğan, hâlâ imtiyazlı (!) ortaklık (ne demekse!) teklifinden vazgeçemeyen Avrupa'nın kudretli devleti Almanya'nın şansölyesi (federal başbakanı) Angela Merkel Hanım'la da görüştü. Tabiatıyle, İspanya Başbakanı Zapatero ile konuştu. Çünkü Medeniyetler İttifakı projesinin ortak mîmarlarıdırlar. İnşallah Hristiyan ve Müslüman dünyasını barışa götüreceklerdir. Erdoğan, Yunanistan başbakanı Kostas Karamanlis'le de temasta bulundu. Yeni bir 'şov'a girişen Muammer Kaddafi ile konuştu mu bilmiyorum ama herhalde elini sıkmıştır. 28 Avrupa+54 Afrika=82 devletin 42 devlet ve 32 hükûmet başkanının katıldığı Afrika-Avrupa Birliği Zirvesinin ilki 7 yıl önce Kahire'de yapılmıştı ki Afrika kıt'asının en büyük şehridir. 28 Avrupa devletinin 3'ü müşahittir (Türkiye, Hırvatistan, Makedonya). Afrika'nın Avrupa'dan alacağı büyüktür. Bakalım Avrupa borcunu nasıl öder? Lozan sulhüne kadar aynı zamanda Afrika devleti olan Türkiye'nin şimdi aslî üye olamamasının sorumluları, bizi AB üyeliğinde bugünlere bırakanlardır. Ne kadar kısa görüşlü imişler...