Anayasa Mahkemesinin Adalet ve Kalkınma Partisi hakkındaki davası zaten rejim için hayatî önem taşıyordu. Hangi tarafta olursak olalım, bu ülkede yaşayan herkes, temmuz sonunu iple çekiyor, yargıdan hızlı sonuç bekliyordu. Buna bir de Ergenekon davası eklenmesin mi? Aslında bu konu bir yıldan beri mevcut. Sebeplerini tam bilmiyoruz ama, herhalde önemli kimselerin adları karıştığı için ağırdan alınıyordu. Birden patlak verdi. Gerçi Cumhuriyet tarihimizde sorgulanan ve hüküm giyen orgeneraller var. Ama orgeneral tutuklanması hiçbir ülkede sıradan olay değildir. Niçin tutuksuz sorgulama yapılmadığını hukukçu olmadığım için bilmiyorum. Ergenekon kutsal adını taşımak cür'etinde bulunan, savcının terör örgütü dediği teşkilâtta her çeşitten insan var. Kendilerine Atatürkçü ve Ulusçu diyorlar. Bu kavramlar Fransızca Kemalist ve Arapça'dan yapılmış milliyetçi tanımlarının daha modern bir Türkçe'sine benziyor. Başkalarının da Atatürk'ü sevip benimseyebileceğine inanmıyorlar. Türkiye'deki aktüel rejimi gericilik, bağnazlık, Atatürk düşmanlığı ile suçluyorlar. Yargıya da fazla inanmıyorlar. Askerin gericilere karşı harekete geçmesini istiyorlar. Sonra herhalde kendileri Türkiye'yi yönetmeye tâlipler... Demokrasi umurlarında bile değil. 1930'lu dünya rejimlerine hayranlar. Kendileri gibi düşünmeyenlerin Türkiye'de yaşamak hakkına değilse bile yönetime, iş ve fikir âlemine katılmak isteğine karşılar. Verdikleri intiba böyle... Savcının açık seçik kaleme alacağı, muhtasar müfit iddianameyi bekliyoruz. Öyle bin sayfalık dosyalar falan yargıya, arşive gider. Yüce Türk halkına sunulmaz. Sıcak Temmuz'u, bekleme hâlinde yaşayacağız. Ağustosta, yerinden oynayan taşları yeniden düzenlemeye girişmek istiyoruz. Bir de Ağustos beklentisine giremeyiz, millî menfaatlerimiz zaman ilerledikçe büyüyen ölçüde zarar görür. Hızlı yargı millî talebimizdir.