Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ın Azerbaycan ziyareti verimli oldu. Devletin zirvesindekilerin Türk cumhuriyetlerini sürekli ziyaretleri gerekiyor. Kafkasya, Orta Asya, önümüzdeki aylarda, tahminlerin üzerinde ehemmiyet kazanacaktır. Bizden söylemesi... Ermeniler'in Azerbaycan topraklarını tahliyesi ve Ermenistan'ın Türkiye sınırlarını tanıması gibi iki önemli konuda diplomatik girişimlerimiz çok zayıftır, yetersizdir. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını tanımayan ve ülkemizin belirli bölgelerinde hak iddia eden iki devletten biri Ermenistan'dır (diğeri Suriye'dir). Azeri kardeşlerimizi gücendirmemek için açıkça söylemediğimiz diğer bir gerçeği burada vurgulamakta mahzur değil, fayda görüyorum: Her devlet kendi gücüyle ayakta kalır. Azeri topraklarını boşaltmayan Ermenistan'dan bu toprakları geri alıp Azerî lehçesinde kaçkın denen tehcîr kurbanlarını topraklarına kavuşturmak, Azerbaycan silâhlı kuvvetlerinin görevidir. İngiltere, Fransa, bilmem kim müdahale ederse, deseydik, biz Millî Mücadelemiz'i yapamaz İzmir'i geri alamazdık. Hayâsız müstevlîlerin anlıyacağı tek lisan askerî güçtür. Zaten silâhlı kuvvetler bunun için vardır. Benim gibi, çok kıdemli bir turancı'nın uyarısının Azeri kardeşlerimizi incitmemesi gerekir. Aksi takdirde Azerbaycan'ın dörtte biri Ermenistan toprağı olarak takarrür eder ve milletlerarası kabûl görür. Türkiye Cumhuriyeti gibi -Avusturya kabîlinden değil- bir imparatorluğun gerçek vârisi devletin, maskaralık derecesini aşan Ermeni palavraları ile tıkanması teşebbüsü sonuç vermez. Ermeni tehcirinin, Enver Paşa'nın genel kurmay başkanı (erkân-ı harbiyye-i umûmiyye reîsi ki harbiye nâzırının kurmay başkanıdır, bugünki genel kurmay başkanı değildir) Alman korgenerali Bronsart von Schellendorf'un Berlin'den aldığı talimatla Ermeniler'in Anadolu'dan Irak'a ve Arap eyaletlerimize sürülmesi talebiyle yapıldığını açıkça anlatmalıyız. Birinci Cihan Harbi'nde her birliğimizde Alman subayları, hattâ erleri vardı. Bu husus da bilinmelidir. Ermeniler, Türkler'den çok fazla Kürtler'i öldürmüş ve tehcîr kafilelerini, öc almak ve şereflerini temizlemek isteyen Kürt milisleri ve aşiretleri vurmuştur. İki taraftan yüz binlerce insan, daha çok hastalık ve sefaletten öldü. Ancak Osmanlı istatistiklerinde Müslüman terimi geçer. Müslümanlar'ın Türk, Kürt, Çerkes vs diye ayrılması bahis konusu değildir. Kürtler de, imparatorluğun sahibi Türkler'le aynı derecede aynı devletin vatandaşları idiler. Ayrıca, aynı devletin vatandaşı olan Ermeniler'in Müslümanlar'ı doğrayıp Üçüncü Ordu'muzu vurmaya çalışmasına elbette silâhla karşılık verdik. Bu çeşitten olaylar, 20. asır içinde, her devletin tarihinde mevcuttur. Böyle bir tablo çıkarsam, çok kişinin dudağı uçuklar. Ama milletler arasına nifak sokmaktan başka ne işe yarar.