1959'da Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdü Zorlu, Başbakan Adnan Menderes'in emriyle, Avrupa Ekonomik İşbirliğine katılmamız için resmen müracaat etti. O tarihte sadece 6 devlet (Fransa, Almanya, Lüksemburg, Belçika, Hollanda, İtalya), aralarında bir iktisadî birlik kurmuşlardı ki demir ve kömür istihsali ile çelik sanayiine dayanıyordu. Sonra Başbakan İsmet İnönü, Ankara Anlaşması'nı imzaladı. Türkiye, resmen birliğe aday oldu. Birliğin merkezi Brüksel'e, Buenos Aires Büyükelçimiz Oğuz Gökmen'i, Avrupa Ekonomik Topluluğu nezdinde ilk büyükelçi tayin ettik. Gazetemizin yazarlarından olan Sayın Gökmen, geçtiğimiz pazar günü şunları yazıyor: "1964 aralık ayında AET (bugünkü AB) merkezi Brüksel'de 6 üye devletin daimî temsilcileri ile buluştuk. Türk Bayrağı, hem binanın, hem toplantı salonunun kapısında, 6 üye ülkenin bayraklarının tam ortasında, nazlı nazlı dalgalanıyordu. Karşılıklı tutanakları imzaladık. Nutuklar söyledik. Bizi AB üyeliğine götürecek Ankara Anlaşması yürürlüğe girmişti. Ne mutlu AB'ye tam üyelik belgelerini böyle karşılıklı teati edeceklere..." Bu satırları okurken üzüldüm, heyecanlandım, kızdım. Her Türk üzülmeli, heyecanlanmalı, kızmalıdır. Aradan 40 yıl geçti. Tabiî biz 1978'de Yunanistan'la birlikte tam üyelik müzakeresine başlamamız için yapılan daveti reddettik. 10 yıl sonra gelin görüşelim dedik. Sonra Avrupa Birliği gittikçe giriftleşti, üyelik çıtası yükseltildikçe yükseltildi. Bugün zorlanıyoruz. Belki müşkül, hattâ yakışıksız durumlara düşüyoruz. Ama bu derede vehâmetlü bir millî politika hatasının cezası elbette çok büyük olacaktır. Şimdi âh ve vâh edenler ve müzakere yıllarında ağlayıp sızlanacaklar, bu tarihî hatamızı asla unutmasınlar. Vaktiyle aklımız ve bunca akıllımız nerede idiler? Bir milletin geleceği, çocuklarımızın, Türk milletinin istikbali davasıdır ki, AK Parti'yi ve Erdoğan'ı çok aşar. Bu gerçeği kavrayan Baykal ben de varım demiştir. Avrupa'da da, bizde de, Türkiye'nin AB'ye girmesini istemeyenler her zaman bulunacaktır. Ancak bizi 17 Aralık gününün eşiğine getirenlerin çabasını, gayretini, azmini küçümsemeyelim. Onları geçmek için, daha üstün projeler üretelim. Onlar ortak, biz pazar kafası, çoktan tarihe karıştı. ..... Dünkü yazımda iki Fransa kralından bahsederken 16. Yüzyıl, sehven 18. Yüzyıl diye dizilmiştir.