Filistin seçimlerini HAMAS kazandı. Arafat'ın el-Fetih'i, 30 yıllık iktidarını kaybetti, ikinci parti oldu. El-Fetih'in hezimetinin başlıca sebebi, yolsuzluklara batmasıdır. Arafat'ın ailesine miras bıraktığı milyarlarca doları hatırlamak yeter. Arap devletlerinin Filistin halkı için verdikleri paralardan çalınmıştır. HAMAS, ABD ve İsrail tarafından İran'a bağlı terör örgütü sayılıyor. Partiye dönüşmesi kabul edilmiyor. Muhtemelen el-Fetih ile koalisyon yapsa da bir HAMAS hükümetinin İsrail'ce tanınması zordur. HAMAS'ın İran'la rabıtasını kesmesi de mümkün değildir. Belki terör eylemlerinden vazgeçecektir. Ankara da bu ümidi dile getirdi. ABD, AB ve İsrail'den, HAMAS'a fırsat tanınmasını istedi. Bu sütunda müteaddit defalar belirttiğimiz gibi, bizim şahsi kanaatimiz, İsrail-Filistin barışının uzun vadeli olduğudur. Batı âlemi, HAMAS'ın seçim kazanacağına ihtimal vermiyordu. El-Fetih'in başarısızlıkları, Arafat'tan sonrası için filizlenen ümitlerin de gerçekleşmemesi, bu sonucu oluşturdu. Clinton-Arafat görüşmelerinden barış doğmak üzere idi. Arafat, İran'a bağlı terör örgütlerinden ve İran'dan korktu. Sulh, en az çeyrek asır gecikti. Şimdi Filistin'de şiddet eylemlerinin canlanması an meselesidir. İran'a bağlı ve terörle beslenen Şii hareketi Irak'ta, Lübnan'da, Suriye'de, Filistin'de saha genişletti. Körfez'in batı yakasına atlamaya bile teşebbüs edebilir. Birleşik Amerika'nın Orta Doğu'yu, atom bombalı bir İran'a terk etmesi mümkün değildir. Avrupa, şu veya bu şekilde, şu veya bu dozda, Amerika'ya destek verecektir. Suriye bile Şii tahakkümünden ve BAAS kafasından vazgeçmek için hiçbir şey yapamadı. Bu tablodan, Orta Doğu'da ısının yükseleceği anlaşılıyor. Türkiye'ye gelince, 2006 yılı boyunca hem iç politika hareketlenecek, hem dış politika hayati derecede önem kazanacaktır.