Fransa, Batı'ya dönük Türk yenileşme hareketinde, pek çok alanda model alındı. 1950'ye kadar okullarımızda yabancı dil yüzde 80 Fransızca olup, Almanca ile İngilizce ancak arta kalan yüzde 20'yi paylaşıyorlardı. Türkçe'de birkaç bin Fransızca kökenli kelime ve terim mevcuttur. Fransa; Cezayir, Tunus, Cibuti, Çad, Nijer, Suriye, Lübnan gibi ülkeleri Türk imparatorluğundan devralarak bir müddet yönetti. Alphonse de Lamartine, Gérard de Nerval, Pierre Loti, Claude Farrère gibi Fransa'nın çok önde gelen edebiyatçıları, katıksız Türk dostluğu ile maruftur. Kara günlerimizde bizi kudretli kalemleriyle savundular. Fransa gibi bir devletin, üstelik NATO müttefiki olan Türkiye gibi bir devlete mesafe koymasının sebeplerini teşhis edip ortadan kaldırmak gerekiyor. Bir başbakanımızın Fransa Cumhurbaşkanına gerçeğe aykırı lâf ettiği, başka bir başbakanımızın ise Fransız helikopterlerini beğenmediği yıllardan beri söyleniyor. Ama Fransa'nın çok eskilerden kalma bazı bağımlılıkları vardır. Yunanlı'nın, Ermeni'nin savunmasına soyunmuştur. Sonradan bunlara Kürtler'i eklemiştir. Üstelik Fransa, Türkiye'nin Ortodokslar ve Katolikler'in birtakım taleplerini yerine getirmediğinden şikâyetçidir. Bunları biz de Fransa ile birlikte savunalım. Yeter ki, Türkiye zarar görmesin. Fransa'nın bu dengeyi yitirmemesinde, iki taraf için sonsuz faydalar vardır. Fransa'nın, Rusya'nın eski müttefiki olduğunu da elbette unutmuyoruz. Avrupa dengesi için güçlü bir Rusya'nın zaruretine inanıyor. Biz de inanıyoruz. Ancak bu doğru politika, Türkiye'ye zarar verip Avrupa dengesini bozmamalıdır. Fransa'nın makul kaygılarını özenle gidermemiz gerekiyor. Makul olmayan arzuları istikametinde ise bir şey yapamıyoruz.