Fransa tarihinin derinliklerinde kaybolup, olumsuz çıkan referandumu ihtilâl şeklinde değerlendirmek mübalağadır. Ama bir siyasî krizin gerçekleştiği muhakkaktır. Öğrencilerimiz bitip tükenmek bilmez Fransız ihtilâllerini ezberlemekten yaka silkmişlerdir: 1789, 1830, 1848, 1871... Ama Büyük diye diye vasıflandırdığımız 1789'daki, İkinci Meşrutiyet'i ve Cumhuriyet'i hazırlayan subaylarımızı derinlemesine etkilemiştir. (Osm. İhtilâl-i Kebîr) Jacques Chirac, bu krizi atlatırsa, 2007'deki normal müddetini (14. yılını) tamamlayacaktır. Ama o tarihe kadar dayanamaz, istifa ederse, buyurun size 6. Cumhuriyet... Fransızlar, 5. Cumhuriyetle cumhurbaşkanına verdikleri yetkileri kaldıracak, aynı hataya düşmeyeceklerdir. Fransız milletinin karakteri, kurulu düzene karşıdır. Otoriteden hoşlanmaz. Avrupa Birliği Anayasası denen anlaşmanın girift, bağlayıcı, şartlar koyan, upuzun maddelerinden tedirgin olmuştur. Sosyal ve müktesep haklarının ihlâl edilebileceğinden şüphelenmiştir. Referandum sonuçları, Türkiye'de Avrupa Birliği karşıtlarını sevindirdi. Birlik dağılmaya başladı, artık bizi almazlar yüksek tefekkürü ile bayram yapanlar oldu. Ama devlet büyüklerimiz, Fransa referandumunun bize vız geldiğini, Hollanda referandumunun da vız geleceğini, yolumuza devam edeceğimizi söylediler. Fransa referandumunda Paris halkının yüzde 69'unun EVET dediğini vurguluyorum. Fransa daima Paris'e bakagelmiştir. Bu defa öyle olmadı. Referandumda Türkiye'nin etkisine gelince, bir iki puanı kesinlikle geçmemiştir. Gene de Fransa'da başkanın ve hükûmetinin, Türkiye'nin üyeliğinin Avrupa barışının -çeşitli faktörlerle- büyük güvencesini oluşturacağını açıklamadıklarını düşünüyorum. Sonuç itibariyle Fransa, komünistlerle faşistlerin elinde kalmaz. Avrupa Birliği de kısa zamanda kendini onaracak çok sağlam bir kuruluştur. Böylesine muazzam bir medeniyet hamlesinden vazgeçmek çılgınlığı irtikâb edilecek değildir.