Birleşik Amerika ile zıtlaşan herhangi bir devletin başının beladan kurtulmayacağını bu sütunda tekrar tekrar yazdık. Bazı okuyucularım bu gerçekten hoşlanmadılar. En azından bu gerçeği dile getirip açıklamamı beğenmediler. Ama devekuşu politikası milletçe başımıza nice işler açtığı için biz, bildiğimizden şaşmadık. Misyonumuzun, okuyucuya tatlı hikâyeler anlatmak olduğuna inanmıyoruz. Fransa ve Sayın Chirac'ın sütunumuzu okumadığı ortadadır. Zira Avrupa Birliği'nde dediği dedik pozisyonu yetişmiyormuş gibi, geleneksel dostu ve ülkesini çeyrek asır ara ile iki defa düşman istilâsından kurtaran müttefiki Birleşik Amerika'ya da tafra attı. Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika projesinin Amerika'nın devlet politikası olduğunu kavramasına, Kuzey Afrika ile Doğu Akdeniz'i hâlâ Fransız nüfuz bölgesi görmek alışkanlığı engelledi. Bizzat kendi ülkesi, 1940'a kadar cihan devleti durumunda bulunan İngiltere ise, bu rolü artık Birleşik Amerika'nın üstlendiğini çoktan gördü. Kabûl etti. Yanında bulunmak suretiyle cihan politikasındaki kârından pay almayı millî siyaseti hâline getirdi. Reagan-Thatcher ittifakının Sovyetler Birliği'ni dağıtarak dünya tarihini değiştirdiğini yaşadı. İngiltere, el-Kaide'nin korkunç Londra eylemini bile lehine çevirebilecek yetenektedir. Bu kadar lâfı niçin sıraladım? Arz edeyim: Londra ve Paris, Batı medeniyetinin zirvelerini oluşturan metropollerdir. Ancak Paris'in, cazibesi meşhûr-i cihân'dır. Buna rağmen Olimpiyatlar için, Paris favori iken Londra seçildi. Bu seçimde Fransa'nın ABD karşıtlığının ve ABD'nin Olimpiyat Komitesinde etkisi bulunmasının rolü olmadığını kimse savunmaya çalışmasın. Dünya siyasetinin gidişi konusunda bilmezlikle itham ederim! Zaten Washington'ın dış politikasının, İngiltere derecesinde tecrübeli ve derin olmamakla beraber, bu kabil etkilemeye dayandığını, başarılı sonuç almayınca inanılmaz 'kalleşlik'lere kalkıştığını, mevzu ile ilgili herkes bilir. Cihan devletinin ittifak teklifine yan çizmek derecesinde yanılgı olamaz. Fransa, her çağda büyük devletti. Bugün de öyledir. Gelecekte de öyle kalacaktır. Ancak 14. Louis, 1. ve 3. Napoleon'lar dönemlerindeki gibi Avrupa'ya hükmetmek politikası tarihe karışmıştır. Birleşik Amerika ile zıtlaşmanın verimsizliği ise ortadadır. ABD ve AB iç içedir. Bu gerçekten gaflet edenler, gurura kapılanlar, zarar görecektir.