İran, ABD'nin müdahalesine uğradığı takdirde, Türkiye'nin, savaşın gidişini ve sonucunu belirleyici devlet olacağını biliyor. Öyle bir savaş çıkar da Türkiye tarafsız kalırsa, İran rahatlayacaktır. Bunun içindir ki İran, istihbaratçı bir generalinin İstanbul'da kayıplara karışmasında Türkiye'yi, Amerika başta diğer devletlere karşı kullandığı sert, eylemci üslûbundan esirgedi. Generalin ailesinden hanımları, Tahran büyükelçiliğimize taarruza geçirdi, o kadar. İranlı generali, 19. asırda dünyaya kasırgalar estiren, bugün de kudretini muhafaza eden İngiliz istihbarat örgütünün kaçırdığı, en kuvvetli söylentidir. Körfez'de 15 İngiliz denizcisinin esir alınması, değiş tokuşu sağlamak için kullanılacak, biraz da İngiltere'nin burnu sürtülecektir. İran, fazla devleti karşısına almış duruma geldi. Her tarafa çatıyor. Kendi rejimi dışında beğendiği bir rejim, yönetim, öğreti, ideoloji, politika ve politikacı yok gibi davranıyor. Türkiye'ye sempatisi hiç yok. Asırlardan beri olmadı. NATO üyesi, ABD müttefikı, Avrupa devleti kimliğinde Türkiye'yi bilhassa beğenmiyor. Aslında İran, asırlardan beri de, bugün de bir Fars-Türk devletidir. Türkiye'den sonra dünyada en büyük Türkçe konuşan nüfus İran'da yaşıyor. Sanıyorum bu sebeple Ankara, İran'ı savunuyor. Gerçekte ABD ve İngiltere müttefiklerimizdir, İran değildir. İran, Batı'nın korkaklığını teşhis etmiştir. Nükleer, belki biolojik silâhlarla, süper füzelerle donanırsa, Batı insanının canı çok tatlı olduğu için, üzerine gelmeyeceğini umuyor. Amerika'nın Afganistan ve Irak'la başlayan Asya'ya müdahalesi, petrol fiyatlarını 3'e katladı. İran zenginleşti. Ama halkı fakirdir. Petrol ve gaz fiyatları, Rusya'nın ekonomik kalkınma ile kendisine gelmesini de çabuklaştırdı. İşte böyle bir coğrafyada olaylar, bakalım önümüzdeki zaman parçasında nasıl gelişecek? Türkiyemiz, muazzam Asya kıt'asının güney-batı ucunu ve en stratejik pozisyonunu tutuyor.