Yazımızı, Sayın Genelkurmay Başkanımız'ın basın toplantısından önce yazıyoruz. Sayın Özkök'ün söyledikleri, Kıbrıs üzerindeki dengeyi etkilediği takdirde, anlıyabildiğimiz kadarını okuyucularımıza açıklayacağız. Kuzey Kıbrıs Başbakanı Talat'ın Güney Kıbrıs'ta parti liderlerini ziyaretinden bir şey çıkmaz. Ama böyle temaslar faydalıdır. Güney, Amerika'nın öğütlerine bile kulak asmıyacağa benziyor. Güney'in "hayır", Kuzey'in "evet" demesi hâlinde ABD, Türkler'e uygulanan aşağılık ambargoyu delecektir. Ancak Kuzey'in bağımsız devlet tanınması, kesinlikle mümkün değildir. Gerek ABD, gerek AB, gerek BM, adanın bütünlüğü diye tutturmuşlardır, asla vazgeçmezler. İrlanda, Haiti, Timor gibi adalarda iki ayrı devlet bulunmasına rağmen bu durum, Kıbrıs Türkleri için kabûl edilmedi. Güney Kıbrıs'ın referandumu erteleme isteğinin geri çevrileceği muhakkak gibidir. Böyle bir şey, rezaletlerin daniskası olur. Pek çok kurum yıpranır. Türkiye sertleşir. Himalayalar'ın üzerinde uçarken ve Japonya'da da sürüp giden Erdoğan-Denktaş çekişmesi, hiç hoşumuza gitmedi. Kıbrıs vatandaşlığı alan Türkiye elitlerinin durumlarından da tatsızlık çıkabilir. Birçok faktör ortada, belirsizlik içinde yüzüyor. Referandumun yapılması bile çok kesin değil. Bir taraf imza atıp sonra kıvırtıyor. Diğer tarafta Türkiye'nin attığı imza, Anayasa Mahkemesi'ne taşınıyor. Böyle bir durum, TEK'in değerinin 20 milyar dolardan 2 milyar dolara düşmesiyle sonuçlanmıştı. Kuzey Kıbrıs Türkleri'nin istekleri, bu hengâmede kaale bile alınmıyor. Avrupa Birliği vatandaşlığı istedikleri mantık gereğidir. AB'ye hayır diyenlerin niyetleri ise, çeşitli faktörlere dayanıyor. Hâsılı Kıbrıs konusu, Türkiye'de siyasî dengeyi tayin edecek güç kazandı. Başka devletlerin politikalarını da etkileyecektir. Türkiye gibi devletin, Kıbrıs'tan başka hayatî konuları olması şarttır. Kıbrıs'ta bir terslik, Türkiye'ye bu yolları tıkayacaktır.