Gergin bir 23 Nisan yaşadık. Maalesef... Millî irade üzerine kurulan bir rejimle yeni bir devletin temellerinin atıldığı 23 Nisan 1920'nin yıl dönümleri, kavga, çekişme, anlaşmazlık, itham günü olmamalı. Kaldı ki bugün, Türk ve Dünya çocuklarına armağan edilmiştir. Onlara, büyüklerin atıştığı bir bayram göstermemeli idik. Bu atmosferin, Anayasa Mahkemesi kararları çıkıncaya kadar sürüp gideceği âşikardır. Yüce Mahkeme'nin kararlarından sonra bu çekişmenin politik kavga hâline dönüşmesi ihtimali de vardır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin alternatifi olmaması, böyle bir alternatifin ufukta bile görünmemesi, zaten yetersiz bulunan muhalefeti büsbütün sinirlendiriyor. Erken seçim ve referandum gibi iki ateş topunu milletin kucağına atmak durumunda kalmamak gerekir. Erken seçim hâlinde, seçim yasası düzeltilse, antidemokratik baraj en az yarıya düşürülse bile, AK Parti iktidarına alternatif oluşabilmesi son derece şüphelidir. Meğer ki, önümüzdeki zaman parçasında, son derece ağır bir hata irtikâb etsin... Dışımızdaki ülkeler, başta, ABD ve AB, Türkiye'de gelişen olayları dikkatle izliyorlar. Türk demokrasisinin nereye yöneldiğini öngörmek istiyorlar. Anayasa mahkemesi kararlarını onlar da bekliyor. 60 Müslüman ülke içinde tek demokrasi Türkiye'dir. Ama şimdi Arnavutluk, Kosova, Bosna-Hersek gibi eski eyaletlerimiz Müslüman Balkan devletlerinde de demokrasi oluşmak üzeredir. Binaenaleyh Türkiye'nin sorumluluğu yalnız 70 milyon vatandaşımızla sınırlı değildir. Avrupa ve Orta Doğu dengesinde mutlak Türk ağırlığı bahis konusudur.