Atatürk'ten sonra Gökalp unutulmak tehlikesinde iken, ortaya Nihal Atsız (1905-1975) çıktı. Türkçülük denen Gökalp milliyetçiliğini şiddetle savundu, günümüze taşıdı. Atsız, 1951'den itibaren, Osmanlı kazanımlarının inkârının bizi geriye, belki çok romantik, fakat 20. asırda yaşanması imkânsız ortama sürükleyeceğini anladı. Türk dili, edebiyatı ve tarihinin derinlemesine mütehassısı büyük bir bilgin olduğu için, gerçeğe ulaşması kolaydı. Zira -hiç görmediği- üstâdı Gökalp yaşasa idi, 3 defa ayrı teklifler hâlinde sunduğu milliyetçiliğimiz için 4. bir revizyon yapacaktı. 1951'den itibaren Atsız'ın bu dönüşünü en yakın arkadaşı olarak adım adım izledim. Başbuğ Alparslan Türkeş, (1917-1997), Atsız'ın fikirlerini benimsedi. Siyasî hareket hâline dönüştürdü. Sonra ülkücülük dediği bazı revizyonlar yaptı. Milliyetçi felsefenin devamını sağladı. Türk Milliyetçiliği de, başka fikir akımları gibi Türkiye'de çağı yakalıyamadı. Atsız milliyetçiliği tarihî misyonunu tamamladı. Türkeş, yeni reformlar teklifine hazırlanırken öldü. Son dönemde Türk milliyetçiliğine Osmanlı'da meçhul Doğu etkileri bulaştı. Batı karşıtlığı, tehlikeli bir husumete dönmek istidadını gösterdi. Türk milliyetçiliğini Ahmed Vefik ve Süleyman Paşalar'dan günümüze kadar en iyi kavrayan, anlatan, ifade ve terennüm eden, mükemmelliğe ve estetik yüceliğe ulaştıran, bütün çağlarda bütün coğrafyalarda ve lehçelerde en büyük Türk şairi olan Yahyâ Kemal Beyatlı'dır (1884-1958). Diğer milliyetçilik anlatımları, kültür ve estetik bakımdan kusurlu çıktığı gibi, siyasî bakımdan Türk'ü yüceltmek çizgisine de getirememiştir. Atatürk'ün zamansız ölümü, böyle bir gelişmeyi geciktirmiş, sonraki nesiller, onun hedef gösterdiği muâsır medeniyet seviyesinde bir Türkiye oluşturamamışlar, Büyük Türkiye gerçekleşememiştir. Milliyetçilik, millet ve devlet kavramları, çağa göre değişebilir, değişmiştir, değişecektir. Çağına uyum sağlayamayanlar göçüp giderler.