29 Mart 2009 Pazar yerel seçimleri, demokrasi tarihimize damgasını vuracak. Tarihçi önsezim, böyle hissettiriyor. Seçimden hayli önce tansiyonun bu derecede yükselmesi, amansızlaşması, asgar-ı müştereklerden (ortak paydalardan) uzaklaşması, olağanın epey üzerinde gelişiyor. Ama asıl demokratik kavga, nisanın ilk haftasında, seçim rakamlarının ve oranlarının tahlili sırasında cereyan edecek. Her parti kendi görüşünü sunacak. Favori, Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi ile çekişecek. Millî irade, belediye başkanlarının seçiminden fazla, il genel meclisi için verilen oylarla ölçülecek. Zira il genel meclisi oyları partilere, belediye başkan oyları ise kişiye verilir. Kürtçü partinin oy oranı ayrıca ilgi çekecek. ANAP ve Doğru Yol, Demokrat Parti, Demokratik Sol Parti gibi geçmişi zengin partilerden elde ne kalıp kalmadığı açığa çıkacak. Bu küçük partiler, genel seçim pazarlığında bu oranlara dayanacaklar. Komünist partimiz bile var... Yerel seçim sonuçları, erken seçim getirebilecek mahiyette bile olabilir. Tabiatiyle erken seçim, iktidarın, dolayısıyle Yüce Meclis'in yetkisindedir. İşlerliğini çoktan yitiren Anayasamız gibi, çok sakıncalı seçim sistemimiz de yenilenemedi. Sürekli müdahale sebebiyle gelenekli partilerimizin oluşamaması ve demokrasinin kesintiye uğraması, bütün bu aksaklıkların sebebidir. Demokrasi ile hem kültürel, hem ekonomik gelişmenin paralelliğine dikkat çekmek isterim. Avrupa Birliği kriterlerine sürekli rezerv koymak, demokrasiye karşıtlığın açık göstergesidir. Türkiye için böyledir. Ocak ayı Gazze ile geçti. Şubatta ekonomi öne çıkacak. Martta partiler arası çekişme zirve yapacaktır. Nisanda çeşitli alanlarda epey değişim olacak.