İç meselelere odaklanmamız, bizi dış sorunlardan uzaklaştırmamalıdır. Büyük zarar görürüz. Geçen yıl, çok hayatî iki seçimi dağdağalı geçse bile gerçekleştirdik. Epey zamanımızı aldı. Ama yapmaya mecburduk. Bugün, türban-başörtü çekişmesini hızla gündemden çıkarmak durumu ile baş başayız. Sinirlerin gerilmesi iyi değildir. Ekonomiye, yatırıma, AB ve ABD ile ilişkilerimize, Türk cumhuriyetlerine dönmeliyiz. İç sorunlarımız, müzmin hâle gelip bizi yiyip bitirmemelidir. Nitekim bu konuların içinde ve sorumlusu olan Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan, baş örtüsü çekişmesinin sür'atle giderilmesi zorunluluğunu vurguladı. Zira dünya medyası, Türkiye'nin, başka ülkelerde görülmeyen bu sıra dışı gündemiyle ilgilenmeye başladı ki pek hayırlı sayılmaz. Avrupa Birliği ile müzakerelerden bizi uzaklaştırabileceği tehlikesi de varittir. Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan, zeminin kayganlığının farkındadır. Bir vakit önce bitirmenin sayılamayacak derecede faydalarını biliyor. Aslında üniversitelerin kapalı bulunduğu yaz aylarında ele alınması düşünülebilirdi ama, o aylarda da Yüce Meclis tatilde veya yorgundur. Üstelik problemin, hazırlanacak yeni Anayasa ile ilgisi vardır. Üniversitelerde öğrenciler arasında olay yaşanmayacağını iddia eden, mahcûb olur. Birkaç münferit vak'a ile atlatılabilse bile, bu çekişme yıllara yayılacak, kapanmak bilmeyecektir. Zira çok derinleşmiştir. Kesin ve keskin iki taraf oluşması tehlikesi vardır. Laiklikle bağlantı kurulması, tehlikeyi artırır. Sürpriz gelişmeler beklemeyen, açığa düşecektir. Türkiye'nin ve Türk'ün hayat memat (ölüm kalım) davası muâsır medeniyet seviyesine erişmektir. Zira dehşetli geç kaldık. Eski eyaletlerimiz, illerimiz, başlarını alıp önümüze geçtiler. Kıbrıs'ın, Karadağ'ın Türkiye için oy verdiği bir dünyada biz, dışarıdayız. Konsoloshane kuyruklarındayız. Gerisi detaydır (Osm. teferruât). Huzur ve asayiş ülkesi bir Türkiye istiyoruz. Biribirine yan bakan insanlar olmak, bize yakışmaz.