Haftaya giriş

Nasıl bir haftaya girdik? En parlak, en aydınlık saçan gelişme, evvelsi gece İstanbul Kültür Başkenti açılış kutlaması oldu. Cumhurbaşkanı ve Başbakan, Hanımefendiler'le birlikte katıldılar. Başbakan Erdoğan, İstanbul'a büyük işler yapanlar arasında Büyük Konstantin'in adını da andı (Konstantin, Bizans İmparatoru değil Roma imparatorudur, imparatorluğun taht şehrini Roma'dan Bizans'a taşıdı, imparatorluk 395 yılında ikiye ayrıldı, Konstantin ise adını taşıyan şehrimizi 330'da kurdu). Sayın Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi için sitemlerini de dile getirdi. Bu yapı, elbette kültürümüze önemli hizmet etti. Nevzad Atlığ, unutulmaz Klasik Türk Musikisi Pazar konserlerini burada verdi. Fakat Sultân Abdülaziz'in Tanzimat dönemimizin en muhteşem askerî mimari yapısı Taksim Kışlası yıkılarak yapılmıştı. Kışla, gerçek bir saraydı. Sapasağlamdı ve ticari müesseseler vardı. Yıkılması, önemli barbarlıklarımızdan biridir. İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın Demokratik Açılım'ı açıklaması, ümit verici oldu. Çağdaş uygarlık düzeyi zirvesine tırmanmaya çalışan Türkiye'nin Osmanlı mirası kurumlar yanında yeni kuruluşlara da ihtiyacı vardır. İnsan Hakları Kurumu, Ayrıcalıkla Mücadele Kurulu, Kamu Düzeni ve Güvenliği müsteşarlığı kurulacağı bildirildi. Akıllı adamlar atanıp demokratik açılım istikameti şaşırmaksızın işletilirse bu müesseselerle elbette Türkiye'nin ve Türk'ün kalitesi yükselir. Bu suretle, Türkçe'den başka mahalli dilleri de olan vatandaşlarımız, bunların içinde nüfus bakımından başta gelen Kürt asıllı Türkler, Avrupa Birliği'nde emsallerinin standartlarına ulaşırlar. Bu standartlarla yetinmek istemeyenler de bulunacaktır. Avrupa'da da vardır. Ancak devletine ve vatandaşına silah çekenler, Avrupa'da gördüğü aynı muameleye tâbîdir. Resmî ve eğitim dili olmaktan başka, bütün diller, diğer alanların hepsinde serbesttir. Yarın İsrail konusuna dönüyorum.