Hariri suikastının Orta Doğu politikası üzerindeki muhtemel etkileri hakkında birkaç söz söylemek mümkündür. Eylem Suriye kökenli gibi görünüyor. Baas kafası ile, Suriye'nin Lübnan'daki üstünlüğüne zarar verecek ilişkileri önlemek için yapılmış olabilir. Baas kafasının Bağdad'da nelere zemin hazırladığını unutmamak gerekiyor. Hariri'nin önümüzdeki seçimlerde tekrar iktidara gelmesi kesin sayılıyordu. Ve yüzünü Suriye'den çevireceği belli idi. Lübnan, uzun yıllar Suriye işgalinde kalarak terör üreten bir ülke oldu. Her tarafa terörist ihraç etti. Bekaa Vadisinde askerî talim görüp yetiştirdiği çoğunluğu aşırı sol görüşlü militanları, Türkiye'ye de saldı ve 12 Eylül darbesine giden yolu açtı. O dönemde Suriye'de de, Suriye'ye bağlı Bekaa'da da Moskova etkinliği, egemenlik derecesinde idi. Suriye'nin Lübnan'da hâlâ 14.000 askeri var. Birleşik Amerika, Birleşmiş Milletler, hattâ Avrupa ve Arap baskısı ile Şam, Lübnan'dan askerini çekecektir. Hem de en kısa zamanda. Jacques Chirac, şahsî dostu Hariri'nin ölümüne üzüldü. Amerika açık tepki gösterdi, Şam'daki hanım büyükelçisini geri çağırdı. Nice yıldır Suriye'yi yutmak kararında bulunan Washington'a gün doğdu. İsrail de bu durumdan çok faydalanacaktır. Binaenaleyh, Hariri suikastının, Şam'da Baas ve Şii hakimiyetinin sonunu işaret ettiğini yazmak, mübalağa sayılmamalıdır. Ellerinde artık uçmayan uçaklar, yürümeyen tanklar, ateşlenmeyen toplar kalan Suriye ordusunda subaylar ve istihbarat elemanları ezici çoğunlukla Şii'dir. Böylece ülkede azınlık sultası, yerini Amerikan usulü ve de Şark'a mahsus demokrasiye bırakacaktır. Bu görüşlerimi erken bulanlar, yumurta kapıya gelmeden harekete geçemeyenlerdir. İş işten geçmeden büyük düzen değişikliklerine içine girerek katılmak ise, rasyonel politika gerektirir. Böylesine millî bir politikayı yürütecek potansiyel, faktörler ve elemanlar, Türkiye'de mevcuttur. Doğrusu bendeniz, bu iğrenç suikastın verdiği işareti, bu şekilde algıladım. Siz de düşününüz. Hiçbir peşin hükme (prejüje'ye) kapılmaksızın değerlendiriniz.