Hükûmetin revizyonunun arefesinde bulunduğumuzun bütün emareleri kendini gösterdi. Bir hükûmetin ve üyeleri bakanların karakterleri, güven oylamasından sonraki birkaç ay içinde belli olur. Neler yapıp neler yapamıyacakları üzerinde fikirler oluşur. Bu fikre önce hükûmeti kuran başbakanın erişmesi gerekir. İkinci yıl başlarken başbakan, hangi bakanlarını değiştireceğini düşünür, yakın çevresiyle temasa geçebilir. Tek parti hükûmetlerinde başbakanın bu operasyonu nisbeten kolaydır. Kalisyonlarda daha karmaşıktır. Koalisyon partilerinin başlarının mutabakatı gerekir. Bizde de böyle oldu. İki yıl dolmadan bakanların icra yetenekleri ortaya çıktı. Kabine ilk defa bakan, hattâ henüz milletvekili olmuş, mütevazı biyografi sahibi kişilerle dolu bulunduğu için, bazı şahıslar hakkında başlangıçta çok az kimse tahmin yürütebiliyordu. Ama 12 ay sonunda, revizyon istekleri çoğaldı. Belki baskı hâlinde telâkki edildi. Bu da revizyonu geciktirdikçe geciktirdi. Sayın genel başkanlarımızın pek çok isabetsiz seçim yaptıkları belli idi. Ama en büyük isabetsizlik -bendenizi af buyurun hattâ münasebetsizlik- anormal bakan sayısında idi. 37 bakan, bir kabineden ziyade küçük bir meclis manzarası gösteriyordu. İcra, işlekliğini kaybetmişti. Üstelik bu sayıda bakan, kesinlikle fuzuli ve akıl almaz masrafları mucib oluyordu. Bugün için en kuvvetli tahmin, 3 parti koalisyonunun 2 yıl daha süreceğidir. İdeal, bakan sayısının 16'ya, bilemediniz 20'ye düşürülmesidir. Ama böyle bir radikal reform ümidi zayıftır. Ancak, artık çok yaklaşan ve kaçınılamaz hâle gelen revizyonda, sayının azaltılacağı muhakkaktır. Temennimiz, müşkil günler yaşıyan Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetecek kişilerin akl-ı selim içinde seçilip değiştirilmesidir. Millet; dirayetsiz, basiretsiz, yeteneksiz, sıradan kişilerden yaka silkiyor, haberiniz olsun.