İkinci Abdülhamîd

A -
A +

Dün, İkinci Abdülhamîd'in 90. ölüm yıl dönümü idi: 10 Şubat 1918 günü saat 15'te, Beylerbeyi Sarayında ölmüştü. 75.5 yaşında idi. Hâkan-halîfe olarak 32 yıl, 7 ay, 22 gün tahtta kaldı. 27 Nisan 1909'da tahttan indirilip Yıldız Sarayı, Balkanlı kavimlerden oluşan eşkıyanın yağmasına açılırken devleti 10 yıl idare edebilirlerse bir asır idare ettik diye sevinsinler -10 yıl dolmadan aynen gerçekleşen- tarihî sözlerini söyledi. Asrının en önde gelen devlet adamlarından olan Sultan Hamîd öldüğü günlerde babam Muhiddin Öztuna, Irak cephemizde İngilizlere esir düşmüş, Güney Hindistan'da Bellari kampında -üç defa firara teşebbüs edince- ekvator güneşi altında taş ocaklarında kırıcılığa gönderilmişti (ancak 1920'de yurda dönebilecektir). İstanbul, İzmir, Beyrut gibi imparatorluğumuzun en müreffeh şehirlerinde insanlarımız açlıktan sokaklara düşüp ölüyor, sabah çok erken saatlerde çöpçüler cesetleri topluyorlardı. İttihadçılar, artık hâkaan-ı sâbık (eski hâkan) veya hâkaan-ı mahlû' (tahttan indirilmiş imparator) dedikleri Sultan Abdülhamîd hakkındaki iftira kampanyalarına son vermişlerdi. Hükümdarı tahtta bıraksa idiler, Balkan Savaşı çıkmayacağını, Dünya Savaşı çıksa bile kesinlikle katılmayacağımızı, anlamışlardı. Onu, tahttaki imparatorlara uygulanan cenaze töreni ile uğurladılar. Şehzâdelerin arkasında başkomutan vekili Enver Paşa, -fotoğraflarda görüldüğü üzere- İttihadçı arkadaşları arasında başı toprağa eğik yürüyordu. 4. yılına giren Cihan Savaşı'nın sefalete mahkûm ettiği İstanbul, yasa bürünmüştü. Halkın gözyaşları, Cennet-Mekân için değildi. Bir daha avdet etmeyecek o haşmetler, o şevketler, o debdebeler, o satvetler içindi. Bir büyük millet, iki bin beş yüz yıllık gayretinin eseri olan Cihan Devleti'nin batışına ağlıyordu. İkinci Abdülhamîd, emperyalizmin en maskara çılgınlığını yaşadığı bir devirde, bugün üzerinde iki düzine bağımsız devletin bulunduğu, Orta Afrika ile Orta Avrupa üzerinde 3 kıt'aya yayılmış Türk imparatorluğunu yönetti. Kurduğu okullarda okuyup en mükemmel ve çağdaş öğretimle yetişen subaylar ve siviller, Osmanlı'nın Türk milletine son armağanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.