PKK taarruzuna maruz kaldığımız için bu konu, olanca ağırlığı ile gündemimize oturdu. Terör, her ülke için olağan ve muhtemeldir. Birkaç yıl önce cihan devleti ABD bile, New York ve Washington'da can evinden vurulmuştu. Türkiye'ye gelince, önce komünist çeteleri, sonra ASALA, nihayet PKK ile uğraştık. Ama bizim aynı derecede hayatî meselemiz, Avrupa Birliğine dahil olabilmek davamızdır. 50 yıllık bir davadır. NATO'ya birkaç yılda girebilen Türkiye, AB karşısında inanılması güç beceriksizlikler yaptı. Öngörüden mahrum yöneticilerimizin kavrayışsızlıkları yüzünden, üyelik müzakerelerine çok geç başlayabildik. Her adımda türlü çeşitli münasebetsizliklere maruz kaldık. Bu sebeple, AB için çok hevesli, kalkınmaya, refaha, huzura susamış halkımızı, AB karşıtlığı vahim çizgisine kadar gerilettik. Her yıl AB ilerleme raporlarında, çağdaş dünyaya uyumsuzluklarımızdan kaynaklanan eksiklerimizin ve kusurlarımızın öğrenci muamelesi ile doğru yanlış yüzümüze vurulması, bizi tedirgin etti. Türkiye hakkında her yıl yayınlanan ilerleme raporları, açık ifadeden çekinmiyerek yazıyoruz, gerçekte, muâsır medeniyet seviyesine uyumsuzluk karneleridir. Türkiye, bu muameleye müstehak bir devlet değildir. Bu durumlara, basit düzeltmeleri ve revizyonları gözümüzde büyüterek, sürekli pas geçerek geldik. Son rapor Türk Ceza Kanunu'nun artık bütün dünyanın bellediği mahut 301. maddesinin düzeltilmesini bilmem kaçıncı defa istiyor. Seçtiğimiz bir AB üyesi devletin mevzuatını kelimesi kelimesine tercüme ederek bu dertten kurtulabilirdik. Vakıflar yasası, kangren haline getirdiğimiz diğer bir konudur. Hristiyan vakıflarına el koymak, bizim imparatorluk geleneğimizde de, Cumhuriyet dönemimizde de yoktur. Türk'e yakışmaz bir davranıştır. Bu gibi hususlar, sürekli başımıza kakılıyor. Asabımızı bozuyor. Müzakerelerde ilerliyemiyoruz, yolumuz kesiliyor. Türk karşıtları bayram yapıyor. AB üyesi Türkiye'nin sınırları, Avrupa Birliği sınırları olacaktır. Üye Türkiye, Ermeni palavralarının etkisinden masûn kalır. Şuna buna kızarak, Türkiye'yi -Allah göstermesin- tecrîde veya Asya'ya döndürmeye kalkışıp başarı kazanmamız ihtimali milyonda bir bile değildir, hiç yoktur. Devletler kabadayılık ve öfke ile değil, sağduyu ve serinkanlılıkla yönetilir. Tarihimizin nice asırlık yönünü saptırmak, imkânsız bir teklif ve teşebbüstür. İktidarın, AB tam üyeliğini, mükemmellik sıralamasında makul bir dereceye yükselmeyi, velhasıl Atatürk'ün en veciz ifadesiyle muâsır medeniyet seviyesine ulaşmayı sürekli vurgulaması ile teselli buluyoruz.