IMF-Dünya Bankası guvernörler (yönetim kurulu başkanları) yıllık zirve konferansı, 2. defadır ki İstanbul'da toplandı. İstanbul, hızla Avrupa'nın finans merkezi olmaya ciddi adımlarla yürüyor, Frankfurt, Londra, Paris, Zürih'i geride bırakacak. New York'un prestiji bile tehlikede... Başbakan Tayyip Erdoğan, -eski tabirle- muhtasar müfîd bir konuşma yaptı. Ekonomiyi, AB müzakereciliğinden çok daha dirayetle yöneteceği açığa çıkan başbakan yardımcısı Ali Babacan: "küresel krizin zararlarını asgarîye indirmek için" toplandıklarını vurguladı. Gelişmiş ülkelerden (nezaketen ABD demedi) kaynaklanan bu krizin, gelişmekte olan ülkelere de sıçrayıp zarar verdiğini söylemekten çekinmedi. ABD hazîne (yani maliye) sekreteri (yani bakanı) Geithner de "krizin sorumluluğu ABD'ye ait, bunun farkındayız, sorumlu biziz, onarmak için çok çalışıyoruz, diğer ülkelerle birlikte çözeceğiz" diyerek mesuliyeti kendi devleti üzerine aldı. Cihan devleti olmak kolay değil, başka devletleri batırır da, çıkarır da!.. Dünya finansının en büyük yöneticisi makamında bulunan ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke keza aynı açıklıkla konuştu. Babacan'la ikili görüşme de yaptı. ABD'de -bazıları 200 yıllık- tam 94 banka ve yüzlerce şirket iflâs ederek kapandı. CEO denen üst düzey banka, holding, şirket yöneticileri ise krizden etkilenmedi. Hâlâ inanılmaz maaşlar alıyorlar. Blackstone Group Yönetim Kurulu Başkanı Stephen Schwarzman'ın yıllık maaş ve primi 702 milyon dolar, Oracle Corporation'ı yöneten Lawrence Ellison'ınki 557 milyon dolar... Bu maaşlar Avrupa'da da var. Meselâ İspanya'nın 2. büyük bankasının yöneticisi Jose Goirigolzarri geçen hafta 55 yaşında 83 milyon -hem de dolar değil- euro ikramiye ile emekliye ayrıldı. Bu derecede dengesiz bir kapitalizmin zirvesi olan IMF ve Dünya Bankası'nın milletlerarası yıllık zirve toplantıları hangi ülkede yapılıyorsa, sosyalistler tarafından protesto ediliyor. Salı günü İstanbul'da Taksim'deki gösterilere de on binlerce kişi katıldı.