İngiltere seçimlerinin düşündürdükleri

A -
A +

İngiltere'de demokrasi ve genel seçimler tarihini hatırlarsak, Blair'in başarısının önemini daha iyi anlarız. İşçi Partisi'nin, aynı liderle üst üste üçüncü defa seçim kazanması, demokrasinin beşiği sayılan bu ülkenin tarihinde ilk defa vuku buluyor. 8 yıllık bir iktidarın yıpranması, verdiği tekdüzelik ve bıkkınlık duygusu unutulmadığı takdirde, oyların azalması ve milletvekili sayısının gerilemesi, çok anlaşılabilir hâle gelir. Demek İngiltere halkı, her şeye rağmen, çoğunlukla, Birleşik Amerika'nın Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika fantastik projesini kavradı. Stratejik müttefikinin bu projesine katılmanın millî menfaatlerine uygun bulunduğuna karar verdi. Bu bir 21. asır enerji kaynakları projesidir ki, erken davranabilenlerin, millî sanayilerini ve vatandaşlarının refah seviyelerini sağlamak hedefini vurgulamıştır. Asrımızın zenginliğe boğulmuş ülkeleri artık savaş, kavga, kargaşa istemiyorlar. İnsan canı ve hayatı, insanlık tarihinin en büyük değerine yükseldi. Buna rağmen Anglo-Saksonlar, İngilizler ve Amerikalılar, savaş demek olan Amerika'nın Asya-Afrika projesine evet dediler. Hem Bush'un, hem Blair'in kazandığı seçimlerde... Blair'in işsizliği azalttığı, Fransa'da, hatta Almanya'da işsizlik probleminin sürüp gittiği faktörünü de buna eklemek gerekiyor. Söylediğim gibi, artık halklar, iyi yaşamak, hür yaşamak, insanca yaşamak istiyorlar. 20. asırda tarihin en azılı Sağ ve Sol diktatörlerini yetiştiren Avrupa'nın, kendi öz tarihinden bu kadarcık ders almasını yadırgamamalıdır. İtalya, İspanya, Ukrayna gibi çok önemli devletler Irak savaşına asker gönderip hedeflerini belli ettiler. Biz de varız, kenarda kalmayız dediler. Fransa ile Almanya gibi gerçekten büyük devletler furyaya katılmadılar. Amerika'ya karşı çıktılar. Halbuki bu ikisi, petrole, İngiltere ve Amerika'dan çok fazla muhtaçtır, mutlak şekilde Asya-Afrika petrolü ile hayatlarını sürdürüyorlar. Bu barış politikasının Fransa'da iki yıl sonra Chirac'a ve hemen birkaç ay sonra Almanya'da Schröder'e de zafer kazandırıp kazandıramadığını göreceğiz. Avrupa, -kıtasının göbeğinde- Bosna'da büyük kan akıtılmasına, soykırımına seyirci kaldı. Kosova'da da öyle. Amerika'yı çağırıp işlerini gördürdü. Blair ise, Washington ile Brüksel'e denge içinde yaklaşan bir politikanın zaferini kazandı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.