Irak politikamız

A -
A +

Şubat'a bir hafta kala Irak'ta savaşın önlenebilmesi ihtimali hâlâ azdır. Pek azdır desem, politikanın sert gerçeklerine daha uygun düşer. Zira ABD'de Cumhuriyetçi iktidarın ve Başkan Bush'un geri adım atma şansı yoktur. Böyle bir gelişme, Saddam'ı güçlendirir. Amerika'yı, tehdidini yerine getiremez, palavracı ve gülünç bir devlet durumuna geriletir. Fransa ile Almanya'nın, her iki devletin tarihinde iki büyük felâketi (1871, 1919) hatırlatan Versay Sarayı'nda, dostluklarını vurgulayarak tazelediklerini elbette pas geçmiyoruz. Avrupa Birliği'nin temeli, Fransa ile Almanya'nın artık savaşmayacakları, işbirliği yapacakları kesin kararına varmaları ile atıldı. Dehâ sahibi çok büyük çapta iki devlet adamı, Charles de Gaulle (ölm. 1970) ve Konrad Adenauer (ölm. 1967), geleceği görebilmek yeteneklerine azimlerini katarak, bunu gerçekleştirdiler. Almanya'nın tutumu bellidir: Amerika'nın Asya'da egemenlik kurmasına, dolayısıyle petrol faktörü ile Alman üstünlüğünü engellemesine karşıdır. Fransa için aynı şeyi söylemek kolay değildir. Irak konusunda Güvenlik Konseyi'nde Fransa, Amerikan tezine karşı vetosunu kullanır mı? Zayıf ihtimaldir. Kaldı ki, Amerika'nın Irak'a girmek için Birleşmiş Milletler'i ve Güvenlik Konseyi'ni aşacağı, hattâ kaale almayacağı kanaatindeyiz. Savaştan, hele bu biçiminden nefretimizi, barışa olan sevgi ve bağlılığımızı saklamıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti barış için, olmazı oldurmak derecesinde gayretini esirgemiyor. Ancak Saddam'a Anayasa yapması teklifi kabîlinden teşebbüsler, diktatöre bir yıl daha nefes aldırıp dünyayı aldatmak fırsatını verir. Nitekim Washington, böyle algılayacaktır. Ankara, Irak politikasını, uzun vadeli düşünmeye, savaş sonrasını görebilmeye mecburdur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.