Irak ve Kıbrıs politikalarımız hakkında

A -
A +

Amerika'nın Irak'a taarruzu olan her iki Körfez savaşında Ankara, Kuzey Irak'a girip sağlam üsler tutmadı. O günlerde böyle bir davranışın zarar verebilecek bir macera olduğu ileri sürüldü. İlk savaşta techizatımızın yeterli bulunmadığı söylendi. Ama bugün, her iki savaşta, iki defa fırsat kaçırdığımız ve hatalı davrandığımız ortaya çıktı. Siyasî irade, askerî gücümüzü harekete geçiremedi. Dış politikada ileriyi görememek hata sayılır. Kaldı ki, ilk harekâta katılsa idik, PKK eylemlerini de çok sınırlandırmış olurduk. Şimdi, Irak'ı kuzeyden bölmek akımı, epey mesafe kazandı. On yıllık bir tecrübeden sonra, bağımsızlığa az kaldı deniyor. Ancak Orta Doğu gibi hassas ve belâlı bir coğrafyada yeni bir devletin teşekkülü kolay değildir. Zira dünya siyasetindeki dengeleri etkiler. Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferi (1517), Birinci (1918) ve İkinci (1945) Cihan Savaşları gibi cihanşümûl olaylar neticesinde Orta Doğu'da yeni radikal düzenlemeler yapıldı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Birleşik Amerika'nın tek mega süper güç hâlinde kalması da, yukarıda sayılanlar gibi önemli bir tarih olayıdır. Daha 15 yıl önce Sovyetler Birliği'nin ölümsüzlüğünü savunan anlı şanlı devlet ve fikir adamları bulunduğunu hatırlatıyorum. Hem bizde, hem pek çok ülkede... Velhâsıl, içimize kapanmak temayülümüz sebebiyle, Irak politikasında ağır hata yaptık. Bu hatayı Suriye, İran ve bilhassa Kıbrıs konularında tekrarlamıyalım. Radikal yanlışlar, hadiselerin nasıl gelişebileceğini kestirmek yeteneğinden mahrumiyet sonucu ortaya çıkar. Ve irtikâb eden devletlere pahalıya patlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.