Belirli şartlarımız kabûl edilirse, hükûmetin Irak'a asker göndermek istediği, Genelkurmay'ın da aynı eğilimde olduğu anlaşılıyor. ABD ile bozulan ilişkilerimizi onarmak arzuları da açıktır. Asker göndermek için ABD ile anlaşabilirsek, bunu hükûmet kararnamesi ile yapmak doğrudur. Çok kalabalık bir Meclis'imiz var. Milletvekillerinin çok büyük kısmı yenidir. Başbakan Erdoğan'ın grubu üzerinde yeterli otoritesi bulunduğundan şüphemiz vardır. Böyle değilse bile biz, Menderes, Demirel ve Özal gibi demokrasinin en büyük çapta üç liderinin dahi zaman zaman gruplarını tutamadıklarını biliyoruz. Talat Paşa, Atatürk ve İnönü dönemleri hariçtir ama, o zamanların şartları başka idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, millî iradenin tek meşru tecellisi olması bakımından yetkileri, bugün tehlikeli şekilde budanmıştır. Böyle olmasa bile ben, Meclis'in pas geçilmesini, bir yetkiyi kullanmamasını savunanlardan -kim olurlarsa olsunlar- nefret ederim. Buna rağmen Yüce Meclis'e yeni (üçüncü) bir tezkere sunulmaması gerektiğini yazıyorum. Hükûmet, Meclis'in iradesiyle ayaktadır ve icranın da güçlü olması şarttır. Meclis'e sunulmaksızın asker göndermenin mevzuatımıza göre mümkün bulunduğu söylenmiştir. Milletvekillerimiz, Süleymaniye Vak'ası'nın etkisindedirler. Asker gönderme konusunda olumlu oy vermeyeceklerdir. Bürokraside, bilhassa dış işlerinde, kâğıt üzerinde ve mevzuata yapışıp kalmış, belirli peşin hükümler taşıyan bir kadronun da, asker gönderilmesi aleyhinde çalışacaklarını herhalde hükûmet anlamıştır. Yeni bir tezkerenin reddi olayı, Türk-Amerikan münasebetlerini artık iflâh olmaz çizgiye çeker. Türkiye, tehlikeli bir kaygan zemine girer.