İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile Orta Doğu politikası, yıllar boyu sürecek birinci derecede orijinal, yepyeni bir şahsiyet kazandı. Söyledikleri, Batı'nın kurduğu dünya düzenine temelinden aykırı olduğu için, her ülke medyasında büyük ilgi çekiyor. Düzeni savunan devletleri kızdırıyor. Düzenden nefret edenlerin ise çok hoşlarına gittiğine eminim. Önce İsrail haritadan silinmeli dedi. Yahudiler'i Akdeniz'e dökmek şeklinde anlaşıldı. Meğer böylesine bir vahşet teklifi değilmiş. Almanya ile Avusturya bazı illerini Yahudi yurdu olarak verirse Avrupa'da bir İsrail teşkili imiş. Bu suretle Yahudiler, geldikleri ülkelere döner, işgal ettikleri İslâm toprağı Filistin de asıl sahiplerine kavuşurmuş. İsrail Dışişleri Bakanı'nın çok tehlikeli dediği bu sözlerin, nükleer silâh taşıyan İran füzeleri ile gerçekleştirilmeye çalışılacağı ileri sürüldü. Beyaz Saray, İran'dan kaygılanmakta ne derece haklı bulunduklarını beyan etti. İran Cumhurbaşkanı, Mekke'deki İslâm Konferansı Örgütü zirvesinde, Hitler'in Yahudiler'i imha ettiği tezinin, emperyalistlerin uydurması bir masal olduğunu söyledi. İran'ın, vaktiyle İslâm toprağı bir ülkenin istirdâdını, ortada onca Arap devleti varken niçin üstlendiği hususundan bahsedilmedi. Cumhurbaşkanlığı seçimini -bütün dünyanın tahmini gibi- Hâşim-i Rafsancânî kazansa idi, böylesine radikal bir politika izlemeyeceğini sanıyoruz. İran'ın bu üslûptan neler kazanacağını, nasıl faydalanacağını da bilmiyoruz. Batı'nın empoze ettiği sistemin karşıtlarının ne derecede müfrit davranabildiği malûmdur. Ancak gene de biz, İran Cumhurbaşkanı'nın sözlerini, Batı düzenine karşı bir eleştiri ve tepki söyleminden ibaret saymayı düşünüyoruz.