Haftanın önemli olayı, şüphesiz Başbakan Erdoğan'ın, İran'ı resmî ziyareti idi. Bizde müessif tren kazasını ikinci plana düşürdü. Birleşik Amerika başta, dış ülkelerde de dikkatle izlendi. Türkiye Cumhuriyeti, geçmiş yıllarda Suriye, Irak, İran gibi komşularından gördüğü dostluğa sığmaz muamelelerin etkisindedir. Bunlara bir de stratejik müttefikimiz Amerika'nın terörist listesine aldığı İran'la Suriye'ye karşı tavrını ekleyiniz. Doğrusu Başbakan Sayın Erdoğan, epey cesur bir atılım yaptı. Olumlu sonuçlar alması, Tahran'ın tutumuna bağlıdır. İran, son asır tarihinin en kritik pozisyonunda bulunmasına rağmen, Türkiye'nin dostluk teşebbüsünü yeterince samimiyetle karşılayabilecek midir? Yoksa olumsuz şartlar ileri sürüp Türk tekliflerini zaman içinde çürümeye mi bırakacaktır? Türk-İran ilişkilerinin geçmişine ve bugününe baktığımız zaman daha iyimser tahminlerde ve temennilerde bulunmakta tereddüd ediyoruz. Olumlu bir senaryo gerçekleşirse, elbette seviniriz. Hâlen PKK kamp, karargâh ve hastahanelerinin Türkiye sınırı yakınlarında dizildiklerini Ankara elbette biliyor. Kurulduğundan bu yana Azerbaycan Cumhuriyeti'ne kardeşçe yaklaşacağına İran'ın sürekli Ermenistan'ı desteklemesi de Türk halkını çok üzmüştür. İran halkının üzüldüğünü de sanıyoruz. Ayrıca, Amerika'nın, İran gazını Avrupa'ya geçirmemize karşı tedbir alacağı âşikâdır. Washington bu hususu açıkça beyan etti. Mazide Türkiye'nin nükleer santraller kurmasına şiddetle karşı çıkan İran'ın, atom bombası imalinin eşiğine gelmesi de, Batı'da huzursuzluk sebebidir. Türkiye, Washington'ın Amerika mı, İran mı sualine muhâtab olmıyacak bir basiretle hareket etmelidir. Bilfarz Ankara İran'ı tercih ediyorum dese, Washington'ın projelerinde nasıl bir değişiklik beklenebilir? Amerika da, İran da, Başbakan Erdoğan'ın, geçmiş yıllarda bütün çevresiyle ihtilâflı bir Türkiye'yi, bütün komşuları ile yakınlaştırmak barışçı politikası uyguladığını teşhis etmelidir.