İran, Orta Doğu'nun lider devleti olmayı istiyor. Lider devletin atom bombası bulunması gerektiğine inanıyor. ABD ise Orta Doğu'nun -hem de genişletilmiş şekilde- önderi, düzenleyicisi, düzelticisi, terörden temizleyicisi, yeni sınırlar çizicisi, devletler oluşturucusu, bu muazzam bölgede enerji kaynaklarının dağıtıcısı olmak iddiasındadır. Bu iddiayı, müteaddit süper üslerle askerî bakımdan güvence altında bulundurmayı planlıyor. İran, yeni rejimi ile, Orta Doğu'ya model oluşturmuyor. Amerika ise demokrasi sunuyor. Bu coğrafyada Türkiye dışında demokrasi, imkansız değilse bile, epey uzun vadeli bir gelişme şeklinde mütalaa edilebilir. Kaldı ki, daha pek çok sebeple, gerek bölgenin yönetimini asırlarca elinde tutan Türkiye, gerek Arap âleminin liderliği pozisyonunu savunan Mısır gibi devletler, hiçbir şekilde İran üstünlüğünü kabul etmezler. İran, inkılâpların ateşli dönemini henüz tamamlamadığı için, ideal devlet modeli olduğuna inanabilir. Bu inançla idealini Türkiye'ye, Lübnan'a, Filistin'e, Güney Irak'a, Kafkasya'ya, Türkistan'a, Balkanlar'a yaymak, tek başına ve tecrid edilmiş durumdan kurtulmak istiyor. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hamîd Rızâ Âsafî İran'ın nükleer çalışmaları bütün Orta Doğu ve İslam ülkelerinin hizmetinde olacaktır diyerek, daha birkaç gün önce, devlet politikasını açıkladı. Halbuki İran'ın bu hizmetini kabul etmek niyetinde tek Müslüman ülke mevcut değildir. Tahran'ın nazikâne ve cömertçe teklifine mersi diyeceklerdir. Nükleer güç ne demektir ve Türkiye bütün bu iddiaların neresindedir? bahsini yarın ele alacağım.