İsmail Cem, İstanbul'un varlıklı İpekçi ailesindendi. Lozan ve Paris'te hukuk ve siyasal bilgiler okudu. İşlek Fransızca ve İngilizce konuşuyordu. Amcası Abdi İpekçi yanında gazeteciliğe başladı. Aşırı solcu idi. Ecevit başbakan olunca (1974) 34 yaşındaki Cem'i, o zaman en önemli makamlardan sayılan TRT Genel Müdürlüğü'ne getirdi. Birincisi Öztrak'tan bu yana bütün TRT genel müdürlerini inceledim. Kendi politik görüşü içinde en başarılısı Cem'di. Bir buçuk yıl içinde TRT'yi muma döndürdü. Dikensiz gül bahçesi hâline getirdi. Sol'un kalesi yaptı. Demirel'in ve Adalet Partisi'nin nefesini kesti. 3 dönem milletvekili oldu. Cevval zekâsı, aristokrat davranışları gibi sebeplerle Halkçı denen Ecevit, Cem'den fazla hoşlanmıyordu. Cem'den 15 yaş büyük Ecevit de gazetecilikten politikaya girmişti. 1991 ve 1995'te İstanbul'dan seçildi. 1999'da Kayseri'ye nakledildi. Ecevit, biraz da Anadolu görsün diye Kayseri listesine yazmıştı. Aynı şeyi, milliyetçiliğinin dozundan ürken Tansu Çiller, Ayvaz Gökdemir'e yapmıştı: Milletvekili bulunduğu Gaziantep'ten alıp önce Kayseri, sonra Erzurum listelerinden seçtirdi. Liderler, biribirlerinden örnek alırlar! ir müddet kültür bakanı olan Cem, kültürüne rağmen, dikkate değer bir şey yapmadı. 1999 Üçlü Koalisyon kabinesinde Ecevit, radikal ABD ve AB düşmanı, Kıbrıs çözümsüzlüğünün sembollerinden bir profesörü, dışişleri bakanı olarak Cumhurbaşkanı Demirel'e sundu. Demirel, bu makama Cem'i getirirse memnun kalacağı hususunda Ecevit'i ikna etti. Türk dış politikası tepetaklak olmaktan kurtuldu. Cumhurbaşkanı Demirel'in yurt dışı ziyaretlerinde üç buçuk yıllık bölümünde Cem, dışişleri bakanı sıfatiyle bulundu. Bir çoğunda bendeniz de vardım. 2002 seçimlerinde partisi ile birlikte Meclis dışında kaldı. Yetişme tarzına uymadığı için başarması imkânsız parti genel başkanlığına bile girişti. İsmail Cem, Üçlü Koalisyon'un en başarılı bakanı olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihine geçti (sonradan kabineye giren Kemal Derviş'i saymıyorum). Clinton'ın kudretli dışişleri bakanı Çek Yahudisi asıllı Madeleine Albright'la, Yunanistan başbakanı ve dışişleri bakanı ile ve daha epey dünya yöneticileri ile çok iyi ilişkiler kurdu. Dış ilişkiler, Ecevit'in arzusu ile, tamamen Demirel'in tasarrufunda idi. Cem, Ecevit gibi, bir zamanlar dişe diş savaştığı Demirel'le çok samimi bir dostluk oluşturdu. Demirel'in emirlerine candan icabet etti. Ne oldu? Türkiye kazandı... Allah rahmet eylesin.