İstanbul'da vuku bulan çok büyük çapta terör eyleminin sonuçları, herhalde planlıyanların amaçlarına tamamen ters düştü. Evvelâ Türkiye ile Birleşik Amerika ve İsrail'i işbirliği bakımından biribirlerine daha yaklaştırdı. Şüphesiz Türk saydığımız Musevi vatandaşlarımıza zaten yerinde olan sempatimiz büsbütün arttı. Hattâ diyebilirim ki, politikasını tehlikeli, dünya barışı için netameli bulup hiç beğenmediğimiz İsrail Başbakanı Şaron'un bile belki mazur sayılabileceği düşünülmeye başlandı. Aşağılık eylem, Türkiye'de istikrarı falan bozmadı. Huzuru kaçırmadı. Teröre ve teröriste nefretimizi arttırdı. Birlikte hareket etmek fikrini kuvvetlendirdi. Tayyip Erdoğan'ın gerçek anlamda mertçe duruşu, kendisine ve hükûmetine puan kazandırdı. Prestiji arttı. Önümüzdeki mahalli seçimlerde şansını daha da yükseltti. Başbakanı kutluyoruz. Zira terörle savaşın cihanşümul liderlerinden biri kabul edildi. Bu husus, Türkiye'nin kazanç hanesine yazılacaktır. İstanbul terörü, burunlarının kanamasından ödleri kopacak nazeninler haline gelen Avrupalı dostlarımızı uyardı. Artık bana dokunmayan terör bin yaşasın politikalarını tadil etmek için lütfen düşünmeye başlıyacaklardır. PKK-KADEK veya son ismi neyse mahut cinayet örgütünü kollamaktan vazgeçeceklerdir. Bakarsınız Brüksel, Belçika Krallığı topraklarında fink atan azılı katil kadını bize geri verir. Berlin'in, Anıtkabir'e suikast planlıyarak Türk'e; halifelik iddiasıyla İslam'a hakaret eden 'Kaplan-zâde'yi bize postalaması ümidimiz bile oluştu. Böylece Avrupa, antiterör kriterlerinde, Türkiye normlarına ulaşıp seviyemize çıkabilecektir. Terörün bir meslek olduğunu bilmesem, amacına bu derecede ters sonuçlar veren bir eylemi uygulamaya koyanların, akıllarından şüphe ederdim.