İstanbul Konferansı

A -
A +

Bugün başlayan İstanbul Konferansı, önemli bir teşebbüstür. İslâm Konferansı'na üye ve Avrupa Birliği'ne üye yahut aday 71 devlet katılıyor. 40'tan fazlası dışişleri bakanı, diğerleri devlet bakanı ve aynı seviyede kişilerle iştirak ediyor. Fikir adamları da var. Türkiye, her iki örgüte mensup tek ülkedir. Kültür adamı sıfatıyle ben de davet edildim. Ancak katılamıyorum. TV'den izleyip gelişmeler hakkında yorumlarımı sunacağım. Böylesine kapsamlı ve anlamlı uluslararası bir toplantıyı gerçekleştiren Sayın İsmail Cem'i ve durgun politika izlemekle çok itham edilen Dışişleri Bakanlığımızı kutluyorum. İki ayrı medeniyetin temsilcilerinin bir araya gelmesi, bütün dünyanın ilgisini çekecektir. İç içe girmiş iki büyük medeniyetin, İslâm ve Hıristiyan Batı dünyalarının devlet ve kültür adamları konuşacaklar. O kadar ortak menfaatler, birleştirici unsurlar var ki, Allah'ın Arz dediğimiz bu gezegende her canlı için hayat sahası yarattığını idrak etmeleri çok da zor değil. Ama tarih, toplumların biribirleriyle didişmelerinin hikâyesidir. Sağduyunun üste çıktığı parıltılı gelişmeler fazla değildir. Bugün medeniyetler çatışması diye bir faraziye ortaya atılmıştır. İslâm itham altındadır. Haksız bir ithamdır. Doğru değildir. Zira her toplumun teröristi mevcuttur, her ülkede cirit atıyor. İşte bütün bunlar konuşulacak. Muhtemel bir Irak savaşı, pek çok ülkeyi tedirgin ediyor. Türkiye de rahatsızdır. Borsa düşüyor, dolar fırlıyor. İki tarafın yakınlaşması, biribirini anlaması lâzım. Konferansa Irak dışişleri bakanı da katılıyor. Türkiye böyle bir teşebbüste öncü oldu. Münakaşalar, çekişmeler, hattâ kavgalar mümkündür. Fikir hareketlerinde hepsi olağandır. Ama mutlaka bazı gerçeklere ulaşılacaktır. Yeter ki taassup değil, berrak görüşler ortaya çıkabilsin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.