Libya'nın 42 yıllık dünyanın en kıdemli diktatörü Muammer Kaddâfi, yarım asırdır petrolünün safasını sürdüğü milletine az zarar vermeyi aklından geçirmedi. İhtilâli bastırıp, katılanların canına okumaya kesin niyetli bulunduğunu gösterdi. Üzerlerine her türlü silâhla ateş yağdırıyor. Venezuela diktatörü Hugo Chavez, arabulucu olmak istemişti. Kaddâfî kabûl etti. Caracas'ta asayişi sağlayamayan, başkentini çetelerin vuruşma alanına döndüren, Marksist özentisi Chavez'i, başta can düşmanı Amerika, Batılılar istemedi (Venezuela dünyanın 6., Libya 8. petrol rezervine sahiptir ve Libya'nın rezervi Venezuela'nın yarısı kadardır). Kaddâfî, Fransa devlet başkanı Nicolas Sarkozy'ye başvurup kendisini kurtarmasını istedi. Libya'da rejim çökerse, Akdeniz'in Barbaros Hayreddin Paşa'nın zamanında olduğu gibi Osmanlı korsanlarının eline geçeceği incisini söyledi. de Gaulle'le başlayan 5. Cumhuriyet'e son günlerini yaşatan Sarkozy'ye "Ben de senin gibi Türk düşmanıyım" açık sinyalini verdi. Kendi seçiminin derdine düşen Sarkozy, Amerika'yı aşıp Kaddâfî'yi kurtaramaz. Kaddâfî halkını öldürmeyi sürdürürse, Amerika müdahale edecek. 6. Filo, Libya sularındadır. 2 uçak ve 1 helikopter gemisi de içeriyor. Bu vesileyle Kaddâfî'nin, Libya'yı İspanyolca konuşan Katolik bir Afrika ülkesi olmaktan kurtaran Turgut Reis'in (ki Barbaros'un yetiştirdiği en değerli amiraldir) Akdeniz âleminin kaderini etkileyen hizmetini inkâr ettiği açığa çıktı. Osmanlı kökenli aileden gelen Sarkozy'yi belki sevindirmiştir. Ama Kaddâfî, Türk müdahalesi olmasa idi bugün İspanyolca konuşan bir Katolik albay idi. -Mustafa Kemal dahil- Türk subaylarının 1918 sonuna kadar Libya'yı savunduğunu da unutmamalıdır. Kaddâfî, bütün bu marifetleri arasında "Bu çadırın dışında tek kuruşum yok" süper yalanını telaffuz etti. Böylesine bir yalanla iktidarını kapatacaktır. Bütün temennimiz, çok Türk kanının bulunduğu Libya'nın diktatörsüz, eşkıyasız bir hayata kavuşmasıdır.