Küba, Castro'nun karizması ve 900 milyon dolar sahibi olmasının verdiği habanera ritmi ile oyalanıp bekliyor. Komünizm Küba'yı yoksul ve eylemci yaptı. Milyonlarca Kübalı, adayı terk edip gitti. Castro'nun en akıllı davranışı -bendenize göre- Küba purosunun kalitesine ilişmemesi, onu da Marksist uygulamaya almamasıdır. Çin'e gelince... Müstesna tarihe, orijinal yüksek medeniyete sahip. Gerçi kültür ihtilâli denen insanlık trajedisi ile öz medeniyetini horladı, ayaklar altına aldı. Birkaç dolara İsviçre saati sattı. Ama eşsiz porselenlerinin kalitesi ile hiç oynamadı (tabii sahtelerini ayırabilmek gerekiyor). Marksizmin -evlere şenlik- Maocu yorumunun ortadan kalkması için, rejimin son ihtiyarlarının yönetimden çekilmesi bekleniyor. Kuzey Kore'ye gelelim. Burada ümidin zerresi görünmüyor. Ne Kuzey Koreliler, ne dünya barışı için. Cihana dehşet saçıyor. Japonya'yı, Amerika'yı tehdit ediyor. Geçen hafta uçurduğu çok uzun menzilli füzeleri, istisnasız bütün devletlerin tepkisini çekti. Güney Kore'de "cennet" oluşturan ırktaşlarını, "kendi cehennemi"ne katacağını söylüyor. Amerika'nın haydut (veya eşkıya) devletler listesinin başında yer alıyor. İnanılmaz derecede diktatörün kölesi muamelesi gören, firavunlar döneminin şartlarını gölgede bırakarak çalıştırılan halk, açlıktan kırılıyor. Böyle bir devletle 12.11.2004'te Ankara'da Türkiye-Kuzey Kore Ticaret ve Ekonomik İşbirliği anlaşması imzaladık. Yıllarca tam techizatlı bir tugayımızla savunduğumuz Güney Kore'de en saygın devletler arasında yer alıyorduk. Selâmetleri için topraklarında kan döktüğümüz Uzak Doğu'daki bu dostlarımızı kırdık. Türk-Kore Parlamenterler Dostluk Grubunun eski bir üyesi olarak üzüldüm. Kuzey Kore'ye ne satabiliriz ki? Boşu boşuna Seul ve Washington'da aleyhimize kayıt düşüldü. Güney Kore'nin ülkemizdeki yatırımcıları şaşırdılar. Kuzey Kore nasıl bir devlettir? Yarın arz edeceğim.