Saddam, âkıbeti kesinlikle belli bir savaşı boşuna uzatıyor. Irak halkı ve Irak ülkesi zarar görüyor. Hemen her devlet Irak halkını, pek çoğu Irak devletini tutuyor. Saddam'ı savunan ise yoktur. Dünyanın en ünlü beldelerinden olan Bağdad'da şehir muharebelerinin başlaması, insanlık için utanç vericidir. Böyle bir atmosferde İran Dışişleri Bakanı Harrâzî, Ankara'ya geldi. Türkiye gibi Irak'ın bütünlüğünü istediklerini vurguladı. Bu, Kürt ve Şii otonomilerine karşıtlık manasındadır. Ancak Amerika, savaş sonrası Irak'ı, kendi kafasına göre düzenliyecektir. Birleşmiş Milletler'i falan işe karıştırmaya niyeti yoktur (yaptıklarını BM'ye onaylatmak hariç). Kaldı ki, bendeniz şahsen, Amerika'nın 2004 yılı içinde İran'a sataşacağından eminim. Zira Amerika'nın Irak'ta durması, işim bitti deyip çekilmesi, Pax Americana'nın temel ilkelerine aykırı düşer. Şimdi İran gibi Suriye de Türkiye'nin değerini anlamış görünüyor. Ama Basra çoktan harab oldu. İran ve Suriye ile anlaşmak için az mı uğraştık? Bize kafa tutmak, üstten bakmak, tafra satmak gibi en vahîm davranışlarına bile aldırmadık. Demirel ve Özal gibi en büyük devlet adamlarımızı gönderdik. Derdimizi anlatamadık. Küçük dağlara güveniyorlardı. Bir generalimiz güney sınırımızda bağırıp o zamanki cumhurbaşkanımız da sert çıkınca, komşumuzun ancak aklı başına gelir gibi oldu. Her neyse... Türkiye, Suriye gibi yeni ve İran gibi köklü bir devlete zarar gelmesini istemez. Rejimleri, bizi ilgilendirmez. Ama bu devletleri Amerika'ya karşı savunacak gücümüz ve durumumuz yoktur. Eski günahların gölgesi çok uzun olmaktadır. İran hâlâ PKK'yı en geniş çapta korumaktadır. Mutlaka bir şeyler olacak. Az zarar görmek için sürekli diyalog hâlinde bulunmak gerekiyor. Maalesef parlak bir tablo sunamıyoruz. Amerikalı bir meslektaşım 4. Cihan Savaşı'ndan bahsederse, ben ne yazabilirim?..