Konumuz ve değişmez gündemimiz Avrupa Birliği'dir. Aman bu hedefi şaşırmayalım. İhmal etmeyelim. Es geçmeye kalkışmayalım. Nasıl olsa gireceğiz havasına kapılmayalım. Aralık ayında bir terslik hâlinde, Türkiye'de pek çok denge değişir. Avrupa'da, dolayısıyla dünyada da denge değişir. Ama tıpkı bizdeki gibi, Avrupa'da da, böyle bir ihtimali küçümseyenler, işin nereye gideceğini kestiremeyenler var. Daha doğrusu Avrupa'da bazı mihraklar, Türkler'e imtiyazlı (!) ortaklık (!!) verilirse, biraz kızar, bağırır çağırır, sonunda rıza gösterir diye düşünüyorlar. Türkiye'nin mihverinden çıkacağını, yapacağı sapmanın zarar vereceğini kavrayamıyorlar. Türkiye'nin eşit ortaklığı halinde Avrupa'ya sağlayacağı faydaları kestiremiyorlar. Türkiye'nin Avrupa medeniyetinin bir parçasını oluşturduğu gerçeğine tepki gösteren mutaassıp insanlar, gerçek politikanın dışına çıkabiliyorlar. Bizdeki gibi, oralarda da taassup erbabı var. Binaenaleyh, önümüzdeki aylarda İran, Suriye ve benzeri konularla uğraşmayı bırakalım. Amerika'yı ve İsrail'i gücendirmeyelim. Paris ve Berlin'le ilişkilerimizi yoğunlaştıralım. 25 AB üyesini ihmal etmeyelim. Paris ve Berlin'deki tereddütleri yumuşatmamız şarttır. O âlemin lisanını konuşan, o dünya içinde yaşamış yetişmiş insanlarımızdan faydalanalım. Meselâ Kemal Derviş var. Yoğun meşgalesi yok. Hiç kavrayamayacağı iç politikadan çekip böyle bir hizmet teklif edilirse iyi sonuçlar alınır kanaatindeyim (Kemal Derviş'i tanımam, telefonla olsun kendisiyle konuşmadım.) Bu tipte, Avrupa'da ciddiyetle dinlenecek çok yetişmiş kişiler gerekiyor. Bu çok halisane tavsiyemizden sinirlenenler bize vız gelir. Zira Türkiye'nin dönüm noktasında bulunduğunun şuuru içindeyiz. Aralık ayında ok yayından fırlamış bir Türkiye görmek istemiyorum. Kimse istemiyor. O halde icabını yapınız... Başkan Putin'in aralık ayından önce Ankara'ya gelmesinin önemi üzerinde durmak bile fuzulidir. İstanbul şehrini yakmak tehlikesini göze alamayız, bu konuda en küçük taviz veremeyiz. Bunun dışında Rusya'ya her türlü dostluk göstermeye hazırız. NATO'yu ve AB'yi Rusya'nın burnunun dibine taşıyan Amerika'ya ve Avrupa'ya karşı Putin'in dişlerini gıcırdatarak tebessüm ettiğini sanıyoruz.