Körfez monarşileri

A -
A +

6. kralı Abdullah henüz tahta çıkan Suudi Arabistan, 6 Körfez monarşisinin en büyüğüdür. Diğerleri Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Katar ve Bahreyn'dir. Suudi Arabistan, 6 petrol zengini monarşi ile yönetilen Arap devletinin en zengini, nüfus ve toprak bakımından en büyüğü olduğu için, bir zamanlar, Atlas Okyanusu ile Basra Körfezi arasında uzanan Arap âleminin liderliğine soyundu. Ama Mısır, bu liderlik konusunu hiçbir soydaşı devlete kaptırmamak hususunda çok kıskançtır. Bu bakımdan epey Arap devleti, Mısır'a karşı çekingendir. Üstelik Mısır, ırkçı Arap sosyalizmini bu âleme musallat etmiştir. Saddam'dan önce Nâsır, bu politikanın şampiyonu olmuştur. Bünyeleri bakımından Körfez monarşileri bu akımdan yakalarını kurtarmak için, Birleşik Amerika ile en samimi ilişkilere girişmişlerdir. Ama Suudi Arabistan da, sosyalist Arap ülkeleri gibi Osmanlı'dan kurtulmak hastalığına düçar oldu. En son 1918-19'da Osmanlı'dan tamamen kurtulmamış mı idiler? demeyiniz. Osmanlı, mimarisi, dili, kurumları, bütün maddî ve manevî mirası ile hâlâ o ülkelerde idi, bugün de öyledir. Suudiler, Medine demiryolu hattında Sultan Abdülhamid'in tuğralarını, ay-yıldızları, Osmanoğulları'nın hanedan rengi kırmızıyı, Türk isimlerini her yıl biraz daha ortadan kaldırdılar. Dağ taş Kanunî Sultan Süleyman olan Mekke'de Harem-i Şerîf'in ince Osmanlı minarelerini, bütün Türk yapılarını, en son birkaç yıl önce büyük Türk kalesini yerle bir ettiler. Şimdi bu coğrafyaya yeni düzen getirmek isteyen Birleşik Amerika, tamamen yabancısı bir çevrededir. Bir defa aklı monarşiye ermemektedir. Monarşiyi demokrasiye aykırı bulmaya kalkışırsa, o refahtan bunalan Körfez ülkeleri, komünizan, terörü çok seven Arap çetelerinin eline düşer. El-Kaide başta, benzeri örgütler, altından girip üstünden çıktıktan sonra Amerika'ya avucunu yalatırlar. Bedevîye demokrasinin getireceği bir şey yoktur. Körfez monarşilerinde her şeyi güvence altındadır. Meselâ Birleşik Arap Emirlikleri, çağımızı yaşamıyor, çağımızın çok ilerisinde uzay çağının şartları içindedir. Gerçi Vehhabilik, şeriat kisvesi altında bir çeşit baasçılık, Arap milliyetçiliği yapmaktadır. Ama Amerika, Riyad tahtına oturmuş bir Üsâme bin Lâdin'le politika konuşmak istemez. Monarşiden sonra Irak ve Libya, mutlak diktatörlerin eline geçti. Ürdün ve Fas'ta bile petrolsüz monarşiler terakki kaydettiler. Washington'ın daha derinlemesine düşünmeye ihtiyacı var kanaatindeyim. Trilyon dolar harcadığı bilgi kaynakları, cihan devletini yöneten üç beş politikacının aklını karıştırmış olmasın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.