18 gün sonra sandıklardan yeni bir siyasî kadro çıkacak. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, ilk defa seçilenler, gene çoğunluğu oluşturacak. Meclis başkanlık divanının, hatta hükümetin teşekkülünde bir zorluk çıkmaz. Tabii mecralardan geçip gerçekleşirler. Sorun, cumhurbaşkanlığı konusunda düğümleniyor. Bundan dolayı cumhurbaşkanlığı krizi demiyor muyuz? Tarihimize böyle geçecek, böyle anılacak. Parti konuşmalarında hiç bir seçimde olmadığı derecede bu konuya ağırlık verilmesi, krizin göstergelerinden biridir. Cumhurbaşkanı seçmenin karşılıklı inatlaşmaya dönüşmesi ve temponun gittikçe şiddetlenmesi, krizi alçaltmaz, yükseltir. Anlaşma ihtimalini azaltır. Tekrar yargıya gitmek hoş olmaz. Demokrasi kırılgandır, nezaketle muamele ister. Her hâl-ü kârda cumhurbaşkanı seçilecektir. Türk demokrasisi, millî irade, buna muktedirdir. Nice bâdireleri atlatmıştır. Millî istek, krizin, az gürültü patırtı ile, sevindirici sonuç alınarak aşılmasıdır. Cumhurbaşkanının vasıfları üzerinde yanılmak olmaz. Nasıl bir cumhurbaşkanı gerektiği üzerinde seçimlerden sonra konuşmak daha doğrudur. Seçimlerin sonuçlarını görmek gerekir. Her partinin kuvvesi ortaya çıkmalıdır. Milletten taze güven almış bir meclis, devlet başkanını liyakatle seçecektir. Yeni bir yol kazası, yeni bir genel seçim demektir ki ne milletvekilleri, ne milletimiz, böyle bir zorunluluğa katlanmaya heves etmeyeceklerdir. Cumhurbaşkanı krizini, fazla üzerine düşmeden, dallanıp budaklanmasına meydan vermeden yumuşak inişle çözümlemekte sonsuz faydalar vardır. Liderler, devletimizin yapısını, karakterini, derinlemesine bilen politikacılardır. Zekâ, akıl, bilgi ve tecrübelerini esirgemeksizin müzmin, kronik hâle gelmek istidadındaki bu meselenin hakkından geleceklerdir. Pek çok vaadde bulunmuşlardır. Akabinde bunları yerine getirmeye girişeceklerdir.