Kürt meselesi, gündemin başına geçti. Muhalefet lideri Deniz Baykal'ın da, Kürt asıllı Türk vatandaşlarımız hakkında reform mahiyetindeki düzenlemelerde iktidarla birlikte olacağı vaadi, sorunun çözüleceği ümidini arttırdı. Çözülmeyecek bir şey de yok. Zira Avrupa Birliği kriterleri ne ise onları uygulayacağız. Türkiye'nin nüfus yapısına en çok benzeyen Fransa, ana dili Fransızca olmayan, fakat göçmen değil Fransa topraklarında, -bizim Kürtlerimiz gibi - otokton olan kavimlere hangi ayrıcalıkları tanımış? Anadilleri Alzas'ta Almanca, Korsika ve Savus'da İtalyanca, Brötonya'da Brötosca, Flandr'da Flamanca, güneybatıda Baskça, güneydoğuda Katalanca konuşan Fransızlar'ın statüleri nedir? Aynını biz de Türkiye'nin otokton ahalisi olan Kürtler'e ve istedikleri takdirde Araplar'a, Lazlar'a verebiliriz. Ne eksiği, ne fazlası ile... PKK ise ayrı bahistir. Kürt meselesi biter mi? Hayır, bitmez! Fakat yoğunluğu düşer ve şiddet asgarîye iner. Daima daha fazlasını, hattâ bağımsızlık isteyenler olacaktır. Bunların Kürt partisi kurmaları da mümkündür. Monarşist, komünist, şerîatçi partiler de kurulabilir (ırk ayırımı isteyen faşist parti yasa dışıdır). Demokrasi budur. Ancak bu tip partiler hiçbir koalisyona giremez, bakan çıkaramazlar. İtalya 1945'ten sonra yakın zamana kadar, çok güçlü komünist partisini bütün koalisyonların dışında tutmuştur. Bu hususta hızlı bir çalışma yapalım. Fakat bu çalışma, Türkiye'nin diğer hayatî konularını askıya almamalıdır. Avrupa Birliği üyeliğimiz, en önemli davamızdır. Çağdaş uygarlık düzeyinin ta kendisi, tıpkısının aynısıdır. Gerçek Atatürkçülüktür. Gerisi teferruattır. Zira 1793'ten bu yana bütün inkılâplar, en yoğunu Atatürk'ün yaptıkları olmak üzere, hep bu hedefe, muâsır medeniyet seviyesine erişmek içindir. Ve başka hiçbir şey için değildir.