Güya Türkiye'de Kürt asıllı Türkler'in isteklerini dile getiren 200 imzalı manifesto, Batı basınında yayınlandı. "Türkiye devletinden ne koparırsak kârdır" zihniyetinin en kötü örneklerinden biridir ki, Mütareke dönemindekilerden zerre kadar daha makul değil. Sevr Anlaşması'nın âkıbeti neyse ayniyle tecelli edecektir. Türk'le dalga geçmeye kalkanın sonu ne olabilir ki? Gazete ilânının Paris'teki mahut Kürt Enstitüsü'nün eseri olduğu açıktır. Ancak 17 Aralık arifesindeki bu teşebbüsün, Batı'nın, kuvvetli ihtimalle Fransa'nın kıt akıllı kesiminin işaretiyle ortaya çıktığı âşikârdır. Türkiye'nin Avrupa'ya neler getirmeye ve Avrupa'dan neler götürmeye muktedir bulunduğu üzerinde gaflet oyununa kalkışanların mezbûhâne bir eylemidir. Bütün çirkinliğiyle, Türk'ten bir şeyler koparmak peşindeki açıkgözlerin hanesinde kara bir leke halinde kalacaktır. AB üyesi bir Türkiye'de, Fransa'da Korsikalılar'a, Brötanlar'a Basklar'a, Almanca, Flamanca, Katalanca, İtalyanca konuşan yerli halka, Hollanda'da Frizonlar'a ne haklar verilmişse, Kürtler'e de aynı haklar tanınacaktır. Ne bir eksik, ne bir fazla... Ancak Avrupa devletleri daha geniş imtiyazlar tanırlarsa, biz de düşünürüz. Kaldı ki, her türlü makamın ve kazancın kendilerine açık bulunduğu Türkiye'de, azınlık statüsü isteyecek fazla Kürt çıkacağını sanmam. Bu sürpriz ilânın arkasında Amerika bile bulunabilir. Zira Washington, Türkiye'nin son aylarda ABD ve İsrail'le ilişkilerine dikkat etmediği, önem vermediği kanaatindedir. Veya bu kanaate varmak üzeredir. Stratejik müttefikimizin bu endişesini gidermek için çok kuvvetli bir işaret vermemiz gerekiyor. Amerika'nın 17 Aralık kararını etkileyemeyeceğini düşünmek yanlıştır. Karar haftasına girdik. Hafta sonunda her şey açığa çıkacak. Türkiye kadar Avrupa'nın ve Avrupa dışı daha nice ülkenin yönünü tayin edecek 17 Aralık kararının, yakın gelecekte ihtilaf doğuracak olumsuzluklar içermemesi gerekiyor.