Türkiye'de konuşulsun konuşulmasın, evrensel olsun yerel olsun bütün dillerin öğrenilmesi ve öğretilmesi tamamen serbesttir. Herhangi bir kısıtlama antidemokratiktir. Tabiatıyla öğretilen yerler devlet aleyhine fesat yuvaları hâline getirilemez, doğru dürüst dil öğretimi yapılır. İşte hedefimiz budur. Ancak Devlet, bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de her çocuğuna zorunlu öğrenim içinde millî resmî dilini öğretmekle yükümlüdür. İmparatorluk Türkiyesi'nin uzun hayatı boyunca tek resmî dilin Türkçe olduğunu unutmamak gerekir. Cumhuriyet Türkiyesi'nde büsbütün böyledir. Okullarda ayrıca evrensel büyük kültür dillerinin en az biri zorunlu veya seçmeli olarak öğretilir: İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça, Farsça, Rusça, İtalyanca, İspanyolca, Latince, Yunanca gibi... Devlete bağlı ve gene devletin müfredâtını düzenlediği özel okullarda, yerel diller öğretilemez. Seçmeli olarak da konulamaz. Ama cemaatler ve kişiler, resmî öğrenim dışında her vatandaşa açık kurslar, dershaneler açarak Türkiye'de konuşulsun veya konuşulmasın, her yerel dili öğretebilirler. Üniversitelerimizde yerel diller için kürsüler, bölümler açılabilir. Kürtçe ve ardından gelmesi muhtemel diğer yerel dil talepleri, her türlü sakıncayı taşır. Anasının konuştuğu dili çocuğa özel kuruluşlarda öğretebilmek hakkı, Avrupa Birliği kriterleri gereğidir. Seçmeli şekilde okullarımıza sokulmak taleplerini ise Devlet karşılayamaz. Bu taleplerde, ayrı bir milliyet oluşturmak gayesi açıktır. Her türlü sakıncayı bünyesinde taşır. Zaten yasalarımıza, anayasamıza, anayasayı değiştirsek rejimimize, rejimimizi değiştirsek istisnasız bütün ciddi devletlerin yerel dillerden kurtularak millî birliği pekiştirmek politikasına aykırıdır. Bütün yerel diller için -yasalarımız çerçevesinde- her türlü medyanın, yayının, basının, konferansın tam serbest olması tabiidir. Ancak resmî yerlerde yalnız Türkçe konuşulur. Bu husus bütün devletlerdeki gibi bizde de kesindir.