Laiklik, dine saygı ve Diyanet'in konumu...

A -
A +

Dünkü yazımızla ilgili olarak, okuyuculardan epeyce olumlu tepki geldi. Okuyucuların çoğu; özellikle televizyon kanallarında, dinî konuların magazin programları konseptinde, laubali bir havada tartışmaya açılması; bu programları sunan yahut da yönetenlerin, dinin en temel bilgilerinden dahi habersiz olması ve bu programlara çıkan konuşmacıların kahir ekseriyetinin; kişisel düşüncelerini veya dağarcıklarındaki yalan-yanlış bilgileri, hâşâ İslamın hükümleri imiş gibi yutturmaya kalkışma cür'etlerinden şikâyetçi idi... Bunun yanında en çok içerledikleri bir diğer husus da; din ve dinî konulara dair, medya organlarında yer alan sapkın haber ve yorumlara karşı Diyanet'in genellikle sessiz kalması ya da kamuoyunu tatmin edecek nitelikte bir açıklamayı zamanında yapmaması idi. Diğer taraftan bazı din görevlilerinin zaman zaman popülizm ve eyyamcılık yapmak suretiyle; dini hassasiyet ve ciddiyet konusunda iyi örnekler sergilemediğini dile getirenler oldu. Buna en çarpıcı örnek olarak da; birkaç yıl önce İzmir'de bir müftünün cenaze namazı sırasında, durup dururken kadınları namaza davet etmesi ve oradaki bazı kadınların namazın abdest ve örtünme şartlarını yerine getirip getirmediğine aldırmadan, erkeklerle birlikte namaza durmasını hatırlattılar. Başlangıç olarak bu olayın yol açtığı kargaşa devam ediyor. Bazı cenaze merasimlerinde, ideolojik veya feminist saiklerle hareket eden birtakım kadın grup ve dernekleri, ölüyü bile rahatsız edecek derecede cemaatin huzurunu bozmaya yelteniyorlar. Sadece cenaze namazında değil; bazı camilerde cuma namazında dahi, buna benzer huzursuzluklar çıkarılmaktadır. Buna karşılık din görevlileri, böyle durumlarda İslamiyetin gerçek hükümlerinin ne olduğunu etkili bir şekilde anlatmaktan ve yerine getirmekten kaçınıyorlar? Neden acaba? Din hakkında aklına her eseni; üstelik cami cemaatinin ibadet huzurunu bozacak şekilde, yapmaya kalkışmak neyin nesi? Böyle bir ibadet tarzı var mıdır? Din ve ibadet hakkında, sokaktaki herkes kafasına estiği gibi hüküm verebilir mi? Din görevlilerinin; insanların bireysel olarak İslamiyeti doğru biçimde yaşamasına önderlik etmesi, laiklik ilkesine aykırılık teşkil eder mi? Dinin hükümlerini, eğip bükmeden, dosdoğru şekilde anlatmak laikliği çiğnemek midir? Dinle ilgili olarak, aklına üşüşen her saçma sapan düşünceyi, ilericilik diye dayatmaya kalkışan "aydıncık"ların; işine gelmeyen dini hükümlere "gericilik" diye dil uzatan sapkınların, cahillerin tasallutuna Diyanet'in bir diyeceği yok muydu? Okuyucular en çok bu durumlardan yakınıyordu. Diyanet'in konumu nedir? Anayasa'nın 136. maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığı şöyle düzenlenmiş: "Genel İdare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir." Anayasa'nın işaret ettiği özel kanun, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri hakkındaki 1968 tarihli kanundur. Bunun yanında Din Şûrası Tüzüğü ve Din İşleri Yüksek Kurulu Görev ve Çalışma Yönetmeliği de mevzuatın içindedir. Bu hukuki düzenlemenin yetersiz olduğu, 1982 Anayasasını hazırlayan Danışma Meclisi çalışmaları sırasında açıkça dile getirilmiş... Prof. Dr. Feyzi Feyzioğlu, karşı oy yazısında şunları belirtmiş: "Anayasal bir kuruluş olarak genel idare içinde yer aldığı belirtilen (Diyanet İşleri Başkanlığı)'nın tek bir cümle içinde, 'özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir' demekle yetinilmesi bu kuruluşun Türk toplumundaki önemli yerinin ve rolünün gereğince idrak edilmediği izlenimini vermektedir. Laikliğin dinsizlik olmadığı, din ile dünya işlerinin birbirine karıştırılmaması ve dinin politikaya alet ettirilmemesi anlamını taşıdığı gerçekleri, Türk toplumunda Müslümanlığın en aydın din adamlarının elinde öğretilmesi, anlatılması ve devletin bu alandaki gözetim ve denetiminin en etkin biçimde yürütülmesi lüzumunu ortadan kaldırmaz. Bu itibarla Diyanet İşleri Başkanlığının bu temel görevlerinin madde metninde açıkça belirtilmesi yerinde olacaktır." Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da, her vesile ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın günün ihtiyaçlarına cevap verecek bir kanuna ihtiyacı bulunduğunu dile getiriyor. Bütün bunlar doğru. Ancak sadece mevzuat her şeyi halletmez! Diyanet görevlilerinin vazifelerini yaparken; dinin ulviyetini her türlü felsefi düşüncelerden, dünyevi menfaatlerden vs. üstün tuttuğunu da açıkça ortaya koyması gerekir. Meseleye biraz da bu yönden bakmak gerekiyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.