Mart ayı dert ayı halk söylemine -hiç olmazsa siyasî çerçevede- katılmıyoruz. 2004 yılı Mart'ını Türkiye'nin başarı ile geçirmesi, ağırlıklı şekilde dış politikadaki verimliliğe bağlıdır. Ve bazı gelişmeler, Türkiye'nin iradesi dışındadır. Meselâ Yunanistan genel seçimleri böyledir. Atina'nın Türk politikasının seçimlerden sonra değişeceği sanılmıyor. Gene de belli olmaz. Bizdeki yerel seçimlerde ise, AK Parti 3 Kasım 2002 oyunu göz dolduracak oranda geliştirirse, daha kararlı icraata girecektir. Aksi takdirde icraatına karşı çıkanlar artacaktır. Ancak ikinci şık, küçük bir ihtimaldir. AK Parti ve CHP dışında kalan partiler de, bir buçuk yıl sonra ikinci bir testten geçecekler. Bu testin sonuçları keza önemlidir. Mart ayında Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı GüI, çok yoğun dış temaslarda bulunacaklardır. Bu arada Sayın Erdoğan, Japonya'ya gidecek. Turgut Özal bana dünya gelişme hızını izleyebilmek için yılda iki defa Japonya'ya gidilirse, sağlıklı fikir edinilebilir demişti. Bütün dış temaslar mühimdir. Bilhassa Fransa ile ilişkilerimiz aciliyet kazanmıştır. Mutlaka en samimi çizgiye çıkarılmalıdır. Türk dostu tanınan Başkan Chirac'ın soğumasının sebepleri izâle edilmelidir. Türkiye'ye sıcak bakmayan bir Fransa ile Avrupa Birliği'ne girmekte zorlanırız. Kıbrıs konusu, yalnız bizim değil, ilgili tarafların kucağına konmuş bir ateşten toptur. Çözüme ulaşılması Türkiye'yi, Yunanistan'ı, Güneyi ve Kuzeyi ile Kıbrıs'ı, Amerika'yı, İngiltere'yi, Avrupa Birliği'ni, Birleşmiş Milletler'i rahatlatacaktır. Birinci derecede önem verilmeksizin vaktinde çözülmeyen problemler kangren hâle gelir. Bu sözümüz, ilgili bütün tarafların eyyamcılar (gün geçirenler) zümresi içindir. Tabii Mart içinde Irak meselesine ilâveten Washington'ın ne olduğu belirsiz Büyük Orta Doğu projesi de, Türkiye'yi pek çok meşgul edecektir.