Türkiye, reformdan geçiyor. Reforma direnenler ise hâlâ ümitlerini muhafaza ediyorlar. Ancak Devlet mekanizması köhnelikten gıcırdıyor. Demokrasi kendini savunmakta zorlanıyor. Devletin en yüksek kuruluşu şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Millî iradeyi yetkiyle temsil eder. Cumhurbaşkanını seçer. İçinden hükûmeti çıkarır. Muhalefeti oluşturur. Yasaları yapar. İcrayı denetler. Ancak Yüce Meclis'in kuralları da eskidi. Şahlanarak kendi bünyesini reformdan geçirmesi, bütün kurumlara örnek olacaktır. İşte mutlaka değiştirilmesi gereken çarpıtılmış kurallar: Milletvekili sayısı 400'e indirilmeli. Fazlasının fonksiyonu yoktur. Daha azı ise komisyon çalışmalarını aksatır. Kâtip milletvekilliği kaldırılmalı, kağıt okuma işi güzel okuyan memurlara verilmelidir. Meclis genel kurul salonu ve koltukları, eski ciddiyetine sokulmalıdır. Parti grup toplantılarına, milletvekili dışında hiçbir seyirci ve dinleyici girmemelidir. Grup toplantıları bu sebeple 1983'ten beri fonksiyonunu yitirdi. Teatral gösteriye dönüştü. Kulislere ise, milletvekili olmıyanların girmeleri kısıtlanmalıdır ki, üyeler gerçekten politik kulis yapabilsinler. Dokunulmazlığın AB parlamentolarında olduğu kadarla sınırlandırılması doğrudur. Fakat milletvekilinin, maksatlı veya saçma ithamlarla polis ve yargı tarafından rahatsız edilmemesi gerekir. Milletvekili, fikir ve san'at faaliyetleri dışında hiçbir iş yapmamalı, para işleriyle kesinlikle ilişkisi kesilmelidir. Seçim sistemi ise bir felâkettir, mutlaka düzeltilmelidir. Böyle bir reformu kendi bünyesinde uygulamayı başarabilen Meclis, çok güçlü hâle gelir. ........ Kısa bir müddet için okuyucularımdan ayrılıyorum. Küçük bir tatilden sonra huzurunuzdayım. Y. Ö.