Medeniyetin sınırları genişledi. Artık Portekiz'den Finlandiya'ya kadar Avrupa kıt'asının büyük kısmını kapsayan muazzam alanda, tek vize ile 24 devlete girip çıkmak oturmak tamamen serbesttir. Bu sahada refah düzeyi ortalamaları 25 bin doları bulan 400 milyon insan yaşıyor. Bu, bir barış sınırıdır. Zira artık Slavlar'la Cermenler'in, Cermenler'le Latinler'in savaşlarla dolup taşan tarihleri, devrini kapatmıştır. Ebedî olmasa bile ebedîye benzer bir savaşsızlık, bir sulh dönemi açılmıştır. Geçmişlerini çok iyi ve dosdoğru bilen Almanya Şansölyesi ile Polonya Başbakanı, Avusturya Şansölyesi ile Slovakya, Slovenya, Çek başbakanları, bunun içindir ki sevinç çığlıkları atarak, geceyarısı, sınır engellerini paramparça ettiler. Polonya başbakanı Donald Tusk: En zor sınırı aştık: endîşe ve korku sınırını tarihî cümlesini söyledi. Lüksemburg'un bu adı taşıyan kasabasında imzalandığı için (1990) Schengen (Şengen) denen AB vizesine göre, Avrupa Birliği'nin 13 ülkesi ile üye olmayan Norveç ve İzlanda'ya bu defa 9 devlet daha katıldı (Polonya, Litvanya, Letonya, Estonya, Macaristan, Çek Cumh., Slovenya, Slovakya, Malta). 3 yıl sonra Romanya, Bulgaristan ve Kıbrıs katılacak. İngiltere ile İrlanda, vize haklarını mahfuz tutup bu anlaşmaya girmediler. Schengen üyesi 24 devletten birinden vize alan herhangi bir dünya vatandaşı, bu 24 ülkenin hepsi için geçerli vize almış sayılıyor. Böyle bir şeyi en yakın zamanlarda bile kim tahayyül edebildi ki? Nitekim bizim Devlet adamlarımız -hayal yeteneklerinin dar sınırları sebebiyle- tahayyül edemediler. Açıkta kalan bir Türkiye ve dünki eyaletlerimizin konsoloshanelerinin kapılarında geceleyen Türkler manzarası oluştu. AB standartlarının zorlaması olmaksızın, kendi irademizle çağdaş uygarlık için gereken reformları yapamayacağımız hâlâ anlaşılmadı. Halbuki 200 küsur yıldan beri, dış baskılar veya felaketler altında kalmadan yaptığımız hangi reform var ki?