Başkan Bush'un, Birleşik Amerika'nın milletlerarası hukuk kurallarına uymak zorunda olmadığına dair fetva alması, Washington'da telaşın başladığını gösterir. Irak'ta işkence, hiçbir hukuki belge ile Amerika'yı temize çıkarmaz. Milletlerarası prestiji kırılmıştır. Yabancı coğrafyalarda o kadar tecrübesi bulunan İngiltere bile, Amerika'yı uyaramamış, kaldı ki, o da aynı konuda suçlanmıştır. Şaron politikasının İsrail'e faturası keza ağır olacaktır. Üstelik, en büyük müttefiki ve hamisi Birleşik Amerika'yı bir cephede daha kötü duruma düşürmüştür. Zira bütün dünya, İsrail'in arkasında Amerika'nın durduğunu biliyor. Gerek Amerika, gerek İsrail dış siyasetlerinin hedeflerini değiştirmeyeceklerini bilecek derecede gerçekçiyiz. Ancak üslubun değişmesi şarttır. Kaldı ki, üslubun değişmesi bile o kadar beceriksizliği telafi etmez. İnsan hakları raporları kaleme alan ve her yıl pek çok ülkeyi suçlayan bir devletin, uygulama safhasında konunun külliyen cahili olduğu söylenecektir. İşkencenin bile onurlusu bulunduğunu asla bilmezdik. Mahut fotoğrafları görünce öğrendik. Afganistan'da durum, Irak'takinden ve Filistin'dekinden iyi değil. Bütün bu çok geniş ve büyük denen coğrafyanın en tecrübelisi olduktan başka, Batı ittifakına ve Avrupa medeniyetine de sağlam şekilde bağlı bulunan Türkiye'nin desteğini almadan, bu ülkelerde huzur ve sükun, sulh ve refah mümkün değil. Ama Amerika, daha Kuzey Kıbrıs'ta insanlık dışı ambargoya son veremedi. Sallanıp duruyor. Bir şeyler bekliyor. Sanıyoruz dostumuz Karamanlis'i bekliyordu, bu ziyaret gerçekleşti. Washington'ın Annan Planı üzerinde ısrarını anlıyoruz. Fedakârlıklar pahasına da olsa evet dedik, sözümüzden dönecek değiliz. Ancak planın şurasına burasına dokunulmak isteneceğini hissediyoruz. Türkiye'yi incitecek ricalarda bulunmadan önce, stratejik müttefikimiz dostumuzun iyi ve doğru düşünmesi gerekiyor. Bir hata daha yaparsa üzülürüz.