Evvelsi Salı günü Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde AK Parti grup toplantısındaki konuşmasını pek çok TV kanalı naklen yayınladı. Tarihçi görüşüyle bakılırsa, doğrusu tarihî denebilecek bir konuşma idi. Tam bir nutuktu. Dikkatle dinledim. Birçok okuyucum, grup toplantısının geçmişini hatırlamazlar. Arz edeyim: Grup toplantısı, 1980 Eylül ayına kadar, bir partinin bütün milletvekillerinin haftada bir defa öğleden önce Meclis çatısı altında kendilerine verilen salonda yaptıkları kapalı toplantı idi. O partinin parlamenterleri dışında cumhurbaşkanı bile giremez, dinleyemezdi. Konuşulanlar gizli idi, yayınlanmazdı. Parti mahremiyeti içinde parlamenterler kürsüye çıkar, Türkiye'nin ve partilerinin dertlerini dile getirirlerdi. Muhatabları, karşılarında birinci sırada oturan o partinin genel başkanı idi ki, grubun tabii başkanı sayılırdı, ancak başkanlık etmezdi. Elinde kalem, söylenenleri not alır, en son o kürsüye çıkar, söylenenlere, eleştirilere, sorulara cevap sunardı. Grup toplantısında kendi partilerinin hükûmetini düşüren oylama bile yapılmıştır. İnönü, Menderes, Demirel'in grup toplantıları böyle idi. Doğrusu çok demokratik bir mekanizma idi. 1983'te Özal iktidara gelince, önce ANAP grubuna 18 eski Adalet Partili milletvekilini davet etti, hattâ kürsüde konuşturdu. Doğrusu hayret etmiştim. Sonraları grup, açıldıkça açıldı. Saçıldıkça saçıldı. Ağzına kadar halkla doldu. Giderek yalnız genel başkanın konuştuğu bir parti platformu hâline geldi. AK Parti'ye grup toplantısı için tahsis edilen mekân, 1980 öncesi Cumhuriyet Senatosu'nun muhteşem genel kurul salonu ve dinleyici bölümleridir. Geçtiğimiz salı günü toplantısı kadar kalabalığına ve hatibe yapılan nümayişlere, bugüne kadar rastlamadım. Sayın Başbakan'ın konuşması, benim anladığım kadarıyla, tam bir seçim, erken seçim ve -cumhurbaşkanları grupta konuşamayacaklarına göre- partililere veda nutku idi. 4 yıllık icraatının toplu ve detaylı hesabını verdi. Koalisyonu sevmediğini tekrarladı. Misyonunu tamamlaması için 5 yıl daha istedi. Yazmıştım: 2007, heyecanlı, sürprizli, hattâ halecanlı bir yıl olacak. Ve iç gelişmeler, gittikçe yürükleşen bir tempoda, dış politikanın etkenleri ile şekillenecek.