İstanbul'da bu ayın 26'sında 26 NATO üyesi devlet, NATO tarihinin muhtemelen en üst zirvesini oluşturacak. NATO üyesi 26 devletle Avrupa Birliği üyesi 25 devletin çoğunluğu, hem NATO'nun, hem AB'nin üyesi aynı ülkelerdir. Önemli istisnalar AB üyesi olmayan ABD, Kanada, Türkiye'dir. İsveç, Malta, Kıbrıs gibi NATO üyesi bulunmayanlar da var. Romanya ve Bulgaristan artık NATO üyeleri, AB üyelikleri ise çok yaklaştı. Burada çarpıcı husus, NATO'nun kesin patronu Birleşik Amerika'nın AB üyesi bulunmaması ve böyle bir şeyin zaten düşünülmemesidir. Amerika, 55 yıldan beri, NATO başkomutanlığını, bir an bile başka bir devlete bırakmadı. Artık nasıl bir üye olduğunu tasavvur buyurun. NATO, doğuya doğru öylesine genişledi ki, Petersburg kumsallarına dayandı. Rusya'yı kızdırdı. Ama bu NATO'nun artık Avrupa'da işi kalmadı. Sırplar yeni bir belâ çıkartırlarsa bile mevzii kalır. Bununla beraber Avrupa, dehşetli sabıkalıdır. Dünya hakimi bulunduğu 20. asır başlarında, hem de ancak 21 yıl sabır gösterip, iki defa, Batı medeniyeti olarak, topyekûn intihara teşebbüs etti. Ancak üçüncü bir ihtimali ortadan kaldırdı. Avrupa'da işi kalmayan NATO'yu, patronu Amerika, Asya'ya taşımak istiyor. Avrupa buna karşı. Karşıtlıkta Fransa baş çekiyor. Başkan Bush'un İstanbul'da bu işi nasıl çözümleyeceği bilinmiyor. NATO kararı alamasa bile, NATO üyeleri önemli ülkeler, başta İngiltere ile Türkiye, askerî olarak Amerika'nın yanında bulunacak. Orta Doğu'nun, yani İslâm âleminin düzenlenmesine karar verilince, bu coğrafyayı yönetmiş Türkiye ile İngiltere'nin biz yokuz Amerika bizden iyi bilir deyip kenarda kalması, mümkün değildir. Bu Pax Americana süper projesinde İsrail dahi birinci derecede yer alacak. Amerika'nın başkalarına ihtiyacı var. Meselâ Amerika'nın monarşiye aklı ermez. Avrupa ise monarşiyi, demokrasinin en iyi uygulandığı, en modern süper refah devletlerinin rejimi hâline getirmiştir. Orta Doğu'da Avrupa tipi monarşi mümkün değil. Ancak gene de birliği ve sorumluluğu temsil eder. Kaldırmaya teşebbüs etmek kötü neticeler verir, zaten yeterli örnek var. ABD, kimi muhatab alacağını şaşırır. Irak'taki haline düşer. Kaldı ki Orta Doğu'da monarşinin alternatifi yakın geçmişte Moskova'ya bağlı sosyalist diktatörlükler idi. Bugünki alternatif ise, radikal dinci yönetimdir. Ilımlı demokrasi falan, bu tarafların cahili Amerikalılar'ın hayalhanesi mahsulüdür, gerçeklerle ilgisi yoktur.