Sayın Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi, dış ülkelerde olumlu karşılandı. Dünyanın 1. adamı sayılan ABD başkanı George Bush II, telefonla kutladı. Pek çok ülkenin devlet ve hükûmet başkanları tebriklerini sundular. Bugünlerde -bombasını yaptı yapacak duruma gelen- İran, cumhurbaşkanımızı, şiir dili Farsça'nın en âhenkli ve şaşaalı üslûbu ile kutladı. Bizzat Muhterem Mahmud Ahmedinecad, Türkiye'yi yere göğe sığdıramadı. Ama doğal gazı bize iki misli fiyatla satmaya devam ediyor. Batı basını, Avrupa ve Birleşik Amerika'nın büyük gazetelerine gelince, Gül'ün seçimini Türkiye'de Laikliğin sonu süper abartmasına kadar ileri giden yorumlarla bildirdi. Biz gazeteci milletinin ne kadar vehimli olduğumuz ortaya çıktı. Zira gerek Gül, gerek Erdoğan, beş on cümlede bir laik devleti dile getirdiler. Her türlü güvenceyi verdiler. Biz, cumhurbaşkanımıza ve başbakanımıza inanırız. Kaldı ki Adalet ve Kalkınma Partisi henüz iktidara gelmiş değil ki.. Daha büyük bir oyla ikinci iktidar dönemine başladı. Cumhurbaşkanını da kendi bünyesinden çıkardı. Bu sebeple, âzamî dikkat kesilecektir. Komutanlarımızın tereddütleri, en kısa zamanda ortadan kalkacaktır. O zamana kadar cumhurbaşkanı krizi şeklinde siyasî tarihimize geçen netameli dönem, devam edecektir. Sonra herşey yoluna girecektir. Devlet mekanizması tıkır tıkır işleyecektir. Hem de Cumhuriyet tarihimizin en sür'atli temposu ile.. Herkes elinden geleni yapacaktır. Hedefimiz tektir: Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmaktır. Başka hiç bir şey değildir. Hiç bir engel bizi yolumuzdan çeviremez. Bununla beraber, her işte yanılma ve hata payı bulunması, insan hilkati gereğidir. Böylesini pas geçerek onaracağız. Ancak kapital hataya düşmek hakkımız yoktur. Türkiye Devlet rejiminin gerçek kırmızı çizgileri mevcuttur. Laikliğe, ülke bütünlüğüne, Atatürk sevgisine halel getirilemiyeceği, elbette yeni anayasamızda da yazılacaktır. Verimsiz zıtlaşmalarla vakit öldürmeden, günümüz dünyasının temposuna gireceğiz. O tempoyu bulamayan milletler, çok gerilerde kalıyorlar.