Baykal'ın yerine Kılıçdaroğlu konusu, gündemimizin başına oturdu. Medyamızın çok ilgisini çekti. Bu husustaki fikirlerimizi, Cumhuriyet Halk Partisi büyük kongresinin yeni başkanı resmen seçmesinden sonra açıklayacağız. Zonguldak trajedisi, bütün vatandaşlarımızı üzdü. Zeminden yarım kilometre göçük altında kalan 30 işçimizin durumu dakika dakika izlendi. Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, İran'da -geçici de olsa- barışı kurtarmanın haklı memnuniyeti içinde Azerbaycan'la Gürcistan'a uğrayıp soluğu İspanya'da aldı. İtalya ve İspanya hükümetleri ve halkı ile -şeytan kulağına kurşun- aramız iyidir. Başbakan, bu devletlerin başbakanları ile başarılı ve samimi dostluklar kurmuştur. Akdeniz'in kuzeyini paylaştığımız ülkelerdir. Akdeniz'in kuzeyini paylaştığımız diğer başlıca Avrupa devletleri Fransa ve Yunanistan'la ilişkilerimizi düzenlemek için de elimizden geleni yaptık. Türkiye dostu Jacques Chirac'a (Jak Şirak) doktor pâyesi bile verdik. Patrik'i Sayın Erdoğan'ın yanında Yunanistan'a götürebilse idik, Batı'yı derin düşüncelere gark edebilirdik. O da bir gün gerçekleşir inşallah. Dünya ise, Türkiye-Brezilya aracılığı ile İran'a yaptırım teşebbüsünün durgunluk dönemine girmesini konuşuyor. Az zenginleştirilmiş (yüzde 20 deniyor) 1200 kilo uranyumun İstanbul'a gelişi, dünyanın ilgisini büsbütün artıracaktır. Ama İran tam 200 kilo uranyum yakıt çubuğu alacak. Bu işin sonu nasıl bitecek? Her ülke merakla bekliyor. Ancak Sayın Erdoğan'la Prof. Davutoğlu'nun şimdiden çok puan topladıkları kesinleşti ki dış politikada zor iştir. 19 Mayıs 1919'da 9. Ordu-yı Hümâyun müfettişi Mustafa Kemal Paşa'nın maiyetiyle Samsun'a çıkmasının 91. yılı münasebetiyle Büyük Atatürk'ü bir defa daha andık. Dehasına hayranlığımızı tekrarlıyoruz. Onu 1938'de dondurmak isteyen gafillerin artık 21. yüzyılı kavramalarını diliyoruz.