Dünya borsalarında işlem gören kapitalin toplamı 51.6 trilyon dolarmış. 2008 sonbahar krizinde bunun 25 trilyonu erimiş, buharlaşıp havaya karışmış, daha anlaşılır tabirle hisse senetleri düşmüş. Anlı şanlı bütün ABD, Japon, Alman şirketlerinin senetlerinin değeri yarıya inmiş. Kâğıt üzerinde dünya 25 trilyon dolar kaybetmiş. Ama daha açık ifade ile ortada kaybolan, yok olan bir şey yok. Her şey yerli yerinde. Bunların sadece değerleri yarıya inmiş. Bu da modern zamanlarda tarihin en büyük çapta ekonomik krizi sayılıyor. Buna New York ve Washington'a terör taarruzu olan 11 Eylül trajedisini ekleyiniz. Bu eylemlerde gökdelenler yerle bir oldu. Binlerce insan öldü. Büyük maddî zarar oluştu. Demek 21. asır hiç de parlak, insanlığa ümit veren karakteristik olaylarla açılmadı. 11 Eylül'den itibaren, cihan devleti ABD, artık herhangi bir devletin tehdidi altında değil, böyle bir devletle savaşmak ihtimali bile çok düşük. Pekiyi Irak'taki, Afganistan'daki yüz binlerin öldüğü savaş kiminle yapılıyor? ABD ve müttefikleri, bu arada Türkiye (PKK ile) terörist örgütlerle savaşıyorlar. Bu savaşın boyutları, devletler arası harbin boyutlarından çok da küçük değil. Saddam'ın Arap âleminde birinci sayılan güçlü ordusu vardı. Amerika bu orduyu birkaç günde ve az zayiat vererek ortadan kaldırdı. Terör örgütleri ile savaşta ise büyük kayıplar verildi. Hâlâ bitmedi. Biteceğe de benzemiyor. Alın size 21. Yüzyıl... Üçüncü Binyıl (Milenyum)... İletişimde, haberleşmede, ulaştırmada, elektronikte, genetikte, her alanda hârikalar başaran insanoğlu, san'atta, edebiyatta, musikide gerçi geçen asırlara erişemedi ise de, eğitim ve öğretim olağanüstü yayıldı. Ancak terörün hakkından gelemedi. Enerji paylaşımı yapılamadı. Savaş hâlâ devam ediyor. Ve edecek gibi. Üstelik bir de evrensel ekonomik kriz belâsı eklendi...