Demokrasimizin eksiğini gediğini gidermekle meşguldük. Anayasamız yamalı bohçaya dönüşmüştü. Zaten Yüce Meclis'in eseri değildir. İhtilâl ve darbe eseridir. Birkaç ay önce yepyeni bir anayasa yapıyorduk. Birden bir şeyler vuku buldu. Anayasa gündemden çıktı. Parti kapatma davası, olanca ağırlığı ile gündeme çöktü. Yeni bir anayasa bizi Batı demokrasisinin standartlarına taşır mı? Pek değil! Ama yaklaştırır. Bazı eksiklerimiz, aksaklıklarımız kalır. Onları da zamanla çözümleriz. Nedir? Meselâ değiştirilemez maddeler antidemokratik bir iddiadır. Millî iradeyi sınırlar. Bazı maddeler değiştirilemezse, Yüce Meclis'in takdirindedir, değişmez. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve bütün meşrûiyetlerin dayanağı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetkileri budanamaz. Bu yetkiler başka kurumlara, kuruluşlara, kişilere dağıtılamaz, devredilemez. En iyi anayasa, Atatürk Anayasası idi. 1961'de rafa kaldırıldı. Bize komünizmi bulaştıran yepyeni bir anayasa yapıldı. Atatürk sistemi çöktü. Bugünkü anayasada yaptığımız değişiklikler o kadar beceriksizce oldu ki, Yüce Meclis, kendi eliyle, ana yetkilerinden bir kısmını daha devretti. Meselâ cumhurbaşkanı seçmek, Meclis'in yetkisi ve hakkıdır. 5 yıl için halka seçtirmeye kalkıştık. Zaten fazla görünen cumhurbaşkanı yetkileri, yarı başkanlığa yükseltildi. İlk halk oylamasında Türkiye karışacaktır. Yaşayan görür. Cumhurbaşkanının 4 yıl için TBMM tarafından üyeleri içinden seçilmesi sistemine dönülmelidir. Bu sistemi, Meclis'e kızan Ecevit bozdu: Milletvekillerine hadlerini bildirmek için, dışarıdan bir aday buldu. Zira TBMM, Türkiye'nin en tecrübeli devlet adamını tekrar seçecek anayasa değişikliğini yapmadıktan başka, adaylığını koymakla hata etmiş bulunsa da kendi başkanına oy vermedi. Çok makul 400 milletvekili sayısının 550'ye yükseltilmesi, diğer bir büyük hatadır. Bütün bu dikenli yolları aşarak demokrasi kapısını açtık mı? Ne gezer! Yüce Mahkeme'nin bir an evvel karara varıp bu muazzam devleti tereddütlerden kurtarmasını diliyor ve bekliyoruz.